☃️ Selena Dünya 130 Yıl Geriye Dönüyor
SPhQ2. Oluşturulma Tarihi Mart 31, 2001 00001983 yılında İbrahim Tatlıses'le birlikte çevirdiği Günah’’ isimli filmle ilk kez kamera karşısına geçen Derya Tuna, son filmini yine hayat arkadaşı Tatlıses'le birlikte yapmıştı. 1986 yılından sonra oyunculuğa veda eden Derya Tuna, tam 15 yıl aradan sonra yeniden kamera karşısına geçmeye hazırlanıyor. Tuna, 13 bölümlük bir televizyon dizisinde başrol oynayacak. Altı ay önce ünlü türkücü ile yollarını ayıran Derya Tuna, çok uzun zamandır film ve dizi teklifleri aldığını söyledi. Derya Tuna, kısa bir süre önce kendisine sunulan TV dizisi teklifini görüşmek için yapımcı şirketle görüştü. Tuna, dizinin konusu, senaryosu ve oyuncuları konusunda ise hiçbir bilgi vermedi.
1146 Son Güncelleme 1215 TAKİP ET Yusuf Özkan Lahey, Hollanda Yüzlerce yıldır Rus saraylarının duvarlarını süsleyen ünlü Hollandalı ressamlara ait 63 tablo, geçici bir süreliğine de olsa, evlerine geri dönüyor. Rusya'nın St. Petersburg kentindeki dünyanın en büyük kültür sanat müzesi Hermitage tarafından Hollanda'ya ödünç verilen tablolar arasında, ünlü ressam Rembrandt'a ait 6 eser de yer alıyor. Hermitage, ilk kez bu kadar çok sayıda sanat eserini bir başka ülkeye ödünç veriyor. "Çarın gözdeleri" diye nitelenen ünlü tablolar, hazırlıkları 3 yıldır devam eden, "Hermitage'daki Hollandalı Ustalar" adlı sergi ile sanat severlerin karşısına çıkacak. Rusya'dan gönderilen tablolar arasında Rembrandt'ın 1634 yılında yaptığı ve eşi Saskia'ya armağan ettiği "Flora" yapıtı da bulunuyor. Rusya'nın ödünç verdiği sanat eserleri arasında Frans Hals ve Gerard Dou gibi sanatçıların çalışmaları da yer alıyor. Tablolar, Amsterdam Hermitage Müzesi'nde sergilenecek. Müze, "Çarın Gözdeleri" için mimari ve ışık açısından özel olarak hazırlandı. Sergi 7 Ekim'de açılacak. 27 Mayıs 2018'e kadar açık kalacak sergiye yoğun bir ziyaretçi akını bekleniyor. St. Petersburg'daki Hermitage Müzesi'nde Hollandalı sanatçılara ait bin 500 civarında tablo bulunuyor. Bunların bir kısmı, sergilenecek alan kalmadığı için depolarda bekletiliyor. Müze yetkilisi İrina Sokolova, "O kadar büyük koleksiyonumuz var ki, hepsini sergileyemiyoruz" diyor. İki Rembrandt tablosuna 160 milyon euroResim yaparak kendi hayatını kurtaran at MetroHollanda'da sanat dünyası Türkiye kökenli Zeynep'i konuşuyor
Kameralar, radyolar, tarih kokan daktilolar ve 1890’dan kalma antika körüklü fotoğraf makinesinin yer aldığı Geçmişten Günümüze Teknoloji Sergisi’ genç ziyaretçilerini 130 yıl geriye götürdü. 23 Aralık 2019 Pazartesi 1043 İSTEK Kemal Atatürk Okulları Geçmişten Günümüze Teknoloji Sergisi’ne ev sahipliği yaptı. Geçmişin izlerini taşıyan teknolojik yaklaşık 135 aletin bulunduğu sergide, öğrencilerin 2050 yılına ait teknolojik cihaz hayalleri de yer aldı. Sergide, kameralar, telefonlar, radyo ve müzik çalarlar, bilgisayarlar, daktilo ve hesap makineleri, oyun konsolları gibi birçok teknolojik cihaz ziyaretçilere sergileniyor. Okul müdürü Erkan Gültekin, amaçlarının ziyaretçileri 19’uncu yüzyılın sonlarından bugüne kadar tarihi bir yolculuğa çıkarmak olduğunu söyledi. 2050 teknoloji hayallerini çizdiler “Üniversitelerdeki hocaların koleksiyonlarındaki ürünlerle, evlerimizdeki ürünlerimizi birleştirerek geçmişten geleceğe teknoloji gemisiyle seyahat etmeyi amaçlıyoruz” diyen İSTEK Kemal Atatürk Okulları Kampüs Müdürü Erkan Gültekin, şöyle konuştu “Bu seyahat yaklaşık 2 ay sürecek. Sergimizle hem okulumuzdaki, hem de dışarıdaki misafir öğrencilere atölye çalışmalarıyla bugün kullandığımız teknolojilerin aslında bir gün nereden, nasıl çıktıklarını anlatabilmek ve farkındalık yaratabilmeyi amaçlıyoruz. Hatta sergi içindeki birçok kağıt eserde de öğrencilerimizden 2050 yılında nasıl bir teknoloji ile çalışmak istedikleri yer alıyor. Onlar da tasarladılar. Bu yolculukta onlarla birlikte seyahat ediyoruz.” Teknolojide insan yaratıcılığı çok önemli Sergide 135 eserin bulunduğunu ve öğrencilerin bu eserlerden çok etkilendiklerini söyleyen Gültekin, “Öğrencilerimiz ellerindeki ürünlerin geçmişte hangi ürünlerden doğduklarını görünce çok şaşırıyorlar. Birçok ürünün de anneanne ve babaannelerinde olduğunu söylüyorlar. Bu bizi çok sevindirdi. Biz teknolojinin ilerlemesinde insan faktörünün hiç kaybolmayacağını düşünenlerdeniz. Dolayısıyla teknolojide insan yaratıcılığı çok önemli. İnsan olmadan teknoloji hiçbir zaman ilerlemeyecek. Öğrencilerimizin mutlu ve huzurlu bir gelecek için teknoloji geliştirmelerine ilham kaynağı olmak istiyoruz” diye konuştu. “Teknoloji hızla ilerliyor” Sergide, makamındaki Rus hesap makinesi ile tezini yazdığı bilgisayarı sergileyen Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Bingöl, teknolojinin hızla ilerlediğini ve son 10 yılda bile hızlı bir değişim yaşandığının görülebileceğini söyledi. Bingöl, “Teknoloji sürekli ilerliyor, daha fazla insan daha çok çalışma yapıyor. Geriye dönüp bakmakta fayda var. Bu sergi bir anlamda bunu gösteriyor. Son 10 yıla bile baksak ne kadar hızlı değişim olduğunu görmek mümkün. 1990 sonrası jenerasyon internetle doğdu ve bugün sanki bunlar herkeste varmış gibi düşünülüyor ama öyle değil. Belki onlara geri dönüp bakmak, yeni insanlara onlarsız bir dünyanın olduğunu göstermek açısından ilginç olabilir. Bence yapay zeka biraz abartılıyor. Herkes ondan konuşuyor ama o kadar da değil. İnsanların hayal ettiği kadar da bu iş hızlı gitmiyor. Henüz büyük bir tehlike yok. Hala insanlara ihtiyaç var. Sergiyi gezmekte yarar var. Biraz baktıktan sonra araştırma yapmak da gerekiyor. Bu araştırmaları yaparlarsa iyi olur” ifadelerini kullandı. yeni nesilin ilgisini, en çok cep telefonları çekti Okulun öğrencilerinden Alp Mülayimsi, sergide ilgisini en çok cep telefonlarının çektiğini söyledi. Mülayimsi, “Çok güzel telefonların gelişimlerini gösteriyor. En çok buradan keyif aldım. Fotoğraf makineleri de çok güzel. Yeni gibi gözüküyorlar ancak çok eskiler. Burada tasarladığım bir şey yok ama bakıyorum ve ilham kaynağı oluyor” dedi. Nehir Ada Güntekin ise, “Benim de en çok telefonlar dikkatimi çekti. Tuşlar çok hoşuma gitti. Günümüzdeki telefonlara bakınca çok değişik geldiler. Bence eski zamanlardaki telefonlar daha hoş gibi. Bilgisayarları da inceledim ve bana kalırsa şu anın bilgisayarları çok daha iyi” diye konuştu. DHA haber 37677 false Üye Girişi
Norveç’teki manyağın gerçekleştirdiği korkunç saldırı, Avrupa’nın geleceğinin, hatta görünür geleceğinin hiçte iyi olmayacağını gösteren son bir örnek vaka oldu. Bir süredir aklımın bir köşesinde, çanlar yaşlı kıta için çalıyor’ tezini destekleyen pek çok örnek biriktirmiş durumdaydım. Bu son olaydan sonra, öyle olmamama rağmen, yaşanacakları önceden tahmin edebilen tecrübeli bir bilgenin, düşünceli bir şekilde hımm’ diyerek kafasını sallarken hissettiği gibi bir duygu hissettim. Bu manyağın yaptığı iş, bireysel bir çıldırmışlık halinin ürünü olan bir iş değil çünkü. Arka planında, bütün Avrupa’nın tarih boyunca sahip olduğu, zaman zaman çok tehlikeli bir şekilde nükseden ve tedavisi gerçekten çok güç bir hastalık var. Alarm zilleri, Türklerin en yoğun şekilde yaşadığı Almanya için çoktan çalmaya başlamıştı bile. 9 ay önce bu köşede, Merkez Bankası başkanlığı da yapmış bir adamın ırkçı görüşler içeren bir kitabının nasıl bir salgına’ yol verdiğini anlatan örnekler sıralamıştım. Sarrazin denilen bu adam, Türklerin ve Müslümanların zeka seviyesinin düşük olduğunu, bu tür insanların Almanya’da sayılarının artmasıyla ülkenin gerilemeye ve aptallaşmaya’ başladığını söylüyordu. İşin garibi, bu görüşler öyle bir hızla yayıldı ki ülkede, yapılan kamuoyu araştırmalarına göre bu densiz adam, parti kurması halinde yüzde 20 den fazla oy alabilecek bir destek elde etmişti. Alman başbakanı Merkel’in “çok kültürlülük projesi öldü” açıklaması da Almanya’da böyle bir iklimin ürünü olarak yapılan bir açıklama olmuştu. 9 ay önce o yazıyı yazdığım zaman bana Almanya’daki atmosferi çok çarpıcı bir biçimde anlatan arkadaşım “İkinci Dünya Savaşı öncesi Yahudiler için söylenen şeylerin aynısının bugün Türkler ve Müslümanlar için söylendiğini” söylemişti ve bu beni çok ürkütmüştü. Irkçılık salgınının tehlikeli bir şekilde yayılmasının birçok sebebi var. Birincisi, bu salgının önüne geçebilecek kalibrasyona sahip liderler ve siyasetçiler yetiştiremiyor Avrupa ülkeleri. Aksine, pek çok lider kendilerini akıntıya teslim ederek yabancı ve Müslüman karşıtlığına prim veren açıklamalar yapmaya başladılar. İkincisi daha da kötüsü, ekonomik sıkıntılar, bu tırmanışı tetikledi. Ekonomik kriz nedeniyle Yunanistan ve İzlanda gibi batık ülkelerin yanında İtalya, Portekiz, İrlanda, İspanya hatta İngiltere gibi ülkeler, işsizlik ve ağır borç yükü gibi sorunlarla boğuşuyor. Bu da ırkçı düşünceleri otomatikman tetikliyor. “Başımıza ne geliyorsa bu doğulular, müslümanlar ve Afrikalılar yüzünden geliyor” düşüncesi hızla yayılıyor. Adamların geninde var zaten, doğululara ve doğu kültürüne ait düşmanca düşünceler. Haçlı zihniyeti ve İslam korkusu gibi terimler sürekli tedavülde kalıyorsa, bunun bir sebebi olmalı öğle değil mi? Gidişat öyle gösteriyor ki, Avrupalıların önümüzdeki süreçte de yabancılara karşı tahammülsüzlükleri daha bir artacak. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği hakkının gasp edilmesinin arka planında da aynı problemler var zaten. Ama bu süreç, bugünden hesap edilemeyen çok daha kötü sonuçlar da getirebilir. Bugün Norveç’te bir manyak çıkıp 68 kişiyi gözünü kırpmadan öldürebiliyorsa, bu eyleme 1500 sayfalık bir manifesto ile sahip çıkabiliyorsa, arkasında kendisine destek veren birilerinin de eyleme olmasa bile eylemcinin zihin dünyasına destek verenlerin sayısı çok fazla varlığı ortadaysa, korkacak çok şey var demektir. Tarih, Avrupa için geriye dönüş sinayalleri veriyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası, geride bıraktığımız 66 yıl, Avrupalıların o büyük yıkıntıdan dersler çıkartarak barışçıl ve çok kültürlü bir dünya kurma çabalarının bir özetidir aslında. Ama yaşlı kıta şimdi tekrar eskiye dönüyor gibi sanki. Sanki asfalt bir yolda 66 yıl dümdüz ilerleyen bir araba, şimdi u dönüşü’ yaparak geldiği yere doğru hızla geri dönüyor. Bu, tarihin Avrupalıların başlarına sardığı bir bela mıdır, genetik bir sorun mudur, başka bir şey midir, henüz tam anlayabilmiş Acet - Haber 7acetmehmet
Bundan tam yıl önce Dünya'ya gelen bu cisim tekrar Dünya'yı ziyaret edecek. Buz ve toz bulutlarından oluşan Levejoy kuyruklu yıldızı 14 ocak çarşamba günü Dünya ya en yakın noktadan geçecek . yılda bir ele geçecek bu fırsatı değerlendirmeniz Yakın zamanda 17 Ağustos 2014’te Avusturalyalı astronom Terry Lovejoy tarafından keşfedilen kuyruklu yıldız adını sevginin verdiği mutluluk anlamına gelen Lovejoy Kuyrukluyıldız olarak önde gelen cisim, 14 Ocak Çarşamba günü Dünya ’ya çok fazla yakın bir noktadan geçecek. Aradaki mesafe sadece ! 70 milyon kilometre olacak. Şayet kuyrukluyıldızı önümüzdeki 2 hafta boyunca görebileceğiz. En son sene önce yaşanan bu yakınlaşma, tekrar ancak sene akabinde olası bir durum olacak . Açık bir gecede belirecek olan Lovejoy Kuyrukluyıldızı, çıplak gözle bakıldığında sadece küçük, parlak bir leke gibi görünecek. Şayet küçük bir teleskop veya dürbünden yardım alırsanız görüntü yumuşar ve siz de kuyrukluyıldızı parlayan küçük mavimsi yeşil bir top gibi görebilirsiniz. İngiliz Telegraph gazetesine açıklama yapan Popüler Astronomi Topluluğu Society for Popular Astronomy başkan yardımcısı Robin Scagell "Birkaç gece önce kuyrukluyıldıza bakıyordum. Bir dürbün ile baktığınızda görebileceğiniz, daire olacak şekilde ve bulanık bir top. En güzeli de şafak vakti ya da gün batımında değil de, gece çok fazla daha iyi görünüyor olması. Kimi vatandaşlar birkaç gündür kuyrukluyıldızın fotoğrafını çekmeye çalışıyor. Ama şimdi telefoto lens kullanarak, nispeten kısa bir pozlama süresiyle güzel bir fotoğrafını çekebilirsiniz.” Kuyrukluyıldız 17 Ağustos 2014’te Avusturalyalı astronom Terry Lovejoy tarafından keşfedilmişti. Bu yüzden de kuyrukluyıldıza kâşifin soyadı olan, “Sevginin verdiği mutluluk” anlamındaki Lovejoy adı verildi. Lovejoy Kuyrukluyıldızı, uzun dönem’ kuyrukluyıldızlarına mensup. Bu da Güneş sisteminin sınırları arasında yapmış olduğu yolculukların çok fazla uzun sürdüğü manasına geliyor. Kuyrukluyıldızın buzlu çekirdeğinin yaklaşık olarak kilometre uzunluğunda olduğu tahmin ediliyor. Öte yandan coma’ adı verilmekte olan , gaz ve tozdan oluşan baş kısmı ise 643 bin kilometreyi buluyor.
selena dünya 130 yıl geriye dönüyor