🪐 Hiçbir Şeyi Kafaya Takmamak Için Ilaç

OlmayanProblemleri Kafaya Takmamak. 1 Soru 1 Cevap “Kalabalık bir zihin, huzurlu bir kalp için boşluk bırakmaz.” • Kendinizi kafanızın içinde dönüp duran düşünceler tarafından kuşatılmış hissettiğiniz oluyor mu? • Geçmiş veya gelecek hakkında düşünmekten bugünü kaçırdığınız oluyor mu? Biliyormusunuz! Meyankökü, yüksek tansiyon hastalarında kullanılmamalıdır. Eczacınıza Danışın ! Ginkgo Biloba (Mabetağacı), Aspirin gibi kan sulandırıcılarla ve salisilik asit içeren ilaçlarla kullanılmamalıdır. Eczacınıza Danışın ! Greyfurt, kullandığınız ilaçların etkisini değiştirebilir. Buliste, 300 milyon doların üzerinde piyasa değeri olan saf ilaç veya hidroponik firmaları hariç olmak üzere en iyi esrar üretimi, satışı veya geliştirme şirketi hisselerini içerir. Ama unutmayın, bir ticareti başlatmadan önce her zaman kendi araştırmanızı yapın ve lütfen, lütfen, lütfen pozisyonunuzu açmadan önce Kendineİyi Davran Güzel İnsan kitabını D&R üzerinden incelemek ve online satın almak için link: https://goo.gl/ArWuSqKafaya Takmama Sanatı videomdan sonra denizim586(@denizim586) TikTok'Ta | 493 Beğeni. 284 Hayran. denizim586 (@denizim586) adlı kullanıcının en son videosunu izleyin. Hastalıkların ne olduğunu öğrenmek için takip edebilirsiniz. Belirtileri ve neden kaynaklı oldukları için takip edebilirsiniz. Böylelikle beyninizde dönüp dolaşan bu kısır döngüyü içinizden atmış oluyorsunuz. 2.Kafaya takmamaya karar vermek. Bir şeye yapmaya, yapmamaya ya da düşünüp, düşünmemeye karar vermek beyninizin bu olayı farkına varmasına neden olacaktır. Çünkü farkına varmadığımız hiçbir olayı çözüme kavuşturamayız. Bunun gYfo. bkz steinert hastalığıerişkin yaşta en sık görülen kalıtsal kas hastalığıdır. otozomal dominant geçiş olarak yüz kasları, el-el bileği, ayak-ayak bileğinde kas güçsüzlüğü bir bulgusu da, kasın gevşemesindeki zorluk/dekontrüksiyonunda yumruk yapınca geri açamazlar.bkz myotoni kasların zayıflamasına ve erimesine neden olan kalıtsal genetik bir hastalıktır. bu hastalık genellikle yavaş gelişir. genetik hastalıklara değişim geçirmiş bir veya daha fazla gen neden bakınca bir kas hastalığı olduğu düşünülmesine rağmen kasların yanı sıra vücudun diğer organlarını etkileyen bozukluklar da görülür. başın ön kısmında saç dökülmesi, katarakt, hormonal düzensizlikler, üreme problemleri, hamilelik sırasında problemler, uyku bozuklukları, aşırı uykululuk, kalp ritim düzensizlikleri görülebilir. otozomal dominant bir hastalıktır. etyolojisinde miyotonin-protein kinaz defekti vardir. fasial, oküler ve özellikle distal kaslarda güç kaybı görülür. saç dökülmesi, katarakt, gonodal atrofi, hipersomni, hipoventilasyon, kardiyak ileti bozuklukları erken yaşta başlangıç gösterirse mental retardasyon eşlik edebilir. miyotonik distrofi erişkinin en sık kas hastalığıdır. myotonik distrofi, kasların ilerleyici şekilde yok olması ve zayıflaması ile karakterize bir hastalıktır. en önemli özelliklerinden biri, bazı kasların kasıldıktan sonra yirmili ve otuzlu yaşlarda belirti vermeye başlar. myotonik distrofi daha çok distal kasları etkilemekle birlikte yüz kasları, nefes almak için kullanılan kasları gibi kasları da distrofi aynı zamanda katarakta veya kataraktın erken gelişimine, kardiyak aritmilere neden distrofinin tedavisi bilinmemektedir. kaslarda istemsiz uzun süreli kasılmalarla karekterizedir. otozomal dominant geçişli, ctg triple nükleotid tekrarı vardır. her jenerasyonda bu tekrarlar giderek artar ve daha ağır hastalık tabloları oluşur anticipation. kas hücrelerinde nükleuslarda belirgin bir artış vardır ve halka ring fiber yapıları oluşur. tüm distrofiler içerisinde sadece myotonik distrofide intrafusal kas iğciklerinde patoloji vardır ayrışma, nekroz ve rejenerasyon. klinik bulgular tipik yüz görünümü facies myopatika, katarakt, frontal kellik, gonadal atrofi, ptozis, kardiyomyopati, azalmış immunglobulin, anormal glukoz toleransı birlikteliğidir. etyolojisinde kökeninde klor kanal defekti olan hastalık. klor kanalı defektif olunca kaslar repolarize olamaz yani da bir tri-nükleotid tekrar sendromudurtts.huntington, freiderich ataksisi gibi. bu tts'lerin bir özelliği de nesildenn nesile görünümleri tipiktir . çene düşük, çiğneme kasları atrofiktir. frontal kellik tipiktir. katarkt, erkeklerde testisler atrofik kadınlarda ise mensrürasyon bozuklukları ve hepsinde diabet genelde intrafuzal liflerde nekroz ve dejenerasyon distrofiler içinde sadece bu hastalıkta intrafuzal liflerde etkilenme olur. ayrıca burada halka-fiber yapıları bilgi birleştirme ve baştan yazma.. erişkin popülasyonda en sık görülen genetik geçişli kas eğer bu hastalığa sahipseniz veya sahip bir tanıdığınız varsa ayrıntılı bir rehber olacak bu bir yazı entrylerimde küfür göremezsiniz ama bu yazıda küfredersem kusura bakmayın çünkü küfrü sonuna kadar hak eden bir hastalıktır şunu belirteyim ben doktor değilim yazdıklarımın hiçbirisi tedavi niteliğinde değildir ama bu hastalık hakkında çok bilgiye sahip birisiyim ondan dolayı bunu okuyanlara yardımcı olmak hastalığa eğer sahipseniz hastalık sizde ne kadar erken başlarsa ne yazık ki o kadar ağır geçecektir ki doğumla beraber ortaya çıkanı vardır buna “konjenital miyotonik distrofi” zeka geriliği ile birlikte görülür ve hastalığın en ağır 20 ila 40 yaş arasında belirtiler gözükür ve ilk belirtisi elinizi kuvvetli bir şekilde sıktığınızda zamanda diliniz de tutulabilir ki bu en can sıkıcı olanıdır,yazının ilerleyen kısımlarında bu konularda neler yapabileceğinizi yazıyı sizi korkutmak için değil hastaysanız veya yakınınız hastaysa bu hastalığı iyi tanıyın diye hastalık belirtilerinden yola çıkalımevet ne yazık ki elleriniz kasılıyor ve bunun için sizden kan aldılar genetik test için ve miyotonik distrofi hastası olduğunu geçmiş olsun. bu hastalıkta kişiden kişiye kas hasarı değişiyor kimisi tekerlekli sandalyede iken kimisinde kas kaybı neredeyse hiç da yine hastalığın sizde başlangıç yaşı ve gende meydana gelen “ctg” tekrarının ne kadar yüksek olduğuna bakıldığında sizde hiçbir şey görülmeyebilir gayet normal bir şekilde görünebilirsiniz ve bundan dolayı insanlar sizi anlayamayabilir ve çoğunlukla da sizinle aynı hastalığa sahip olan kişileri arayabilirsiniz büyük ihtimalle genelde kas hastalığına sahip insanlar evden dışarı çıkmıyorlar kendi dertleri kendilerine yettiği için de herhangi bir tedavi de olmadığı için kimseye yardımcı olmaya mecalleri yok ki benim bu yazıyı yazma sebebim size biraz olsun yardımcı hastalık ne yazık ki sadece kasılmalarla ve kas hasarıyla kalmıyor umarım hiç yaşamazsınız ama yaşarsanız sizde olabilecek diğer belirtileri sıralayayım ve yapabileceklerinizi anlatayım atriyoventriküler blok,atrial flutter ve atrial fibrilasyon ritim olgularda kalp yetmezliği ve ventriküler taşikardi-ventriküler fibrilasyon sebebiyle ani ölüm hastalığa sahipseniz sebebi ne olursa olsun! her yıl düzenli olarak kardiyoloji bölümüne gidip eko-ekg-holter yaptırmanız olur da kalbinizi etkilerse 6 ayda bir gitmenizi tavsiye flutter ve fibrilasyonun tedavisi için ilaç tedavisi derler ama o ilaçlar hastalığı tedavi etmez sadece kullandığınız müddetçe ritim bozukluğu oluşması riskini azaltırlar ki o da %100 ilacı kullanmanıza rağmen ritim bozukluğu etkileri de yanınıza kar erkekseniz zaten bu hastalık üreme organlarını da etkilendiğindenyazının ilerisinde bahsedeceğimkalp ilaçlarının da üreme organlarına etkisi olduğundan daha sıkıntı çekmeniz için mümkünse ablasyon tedavisini riskleri var ablasyon operasyonunun ancak bu başka bir yazının sadece tavsiye kalıcı bir çözümdür ablasyon tedavisi olduktan sonra da tekrardan ritim bozukluğu yaşayabilirsiniz ama riski çok tekrar ritim bozukluğu oluşursa tekrar yakma veya dondurma işlemi görülen bloklarda maalesef ablasyon değil genelde kalıcı kalp pili fibrilasyon ve ventriküler taşikardide ise allah korusun ıcd adı verilen bu ritim bozukluğu yaşandığında şok veren bir cihaz bunlar genelde yapılan işlemler somut olaya göre yapılacak işlem arada atrial flutter düzenli bir ritim bozukluğu olduğu için insanlar pek fark etmeyebiliyorlar özellikle hiç kardiyolojiye oturduğunuz yerde bile terliyorsanız,en ufak eforda gözleriniz kararıyor aşırı yoruluyorsanız ve sürekli geçmek bilmeyen hafif bir çarpıntı hissiniz varsa gidin bir ekg flutterda ekgde genelde tipik olarak testere dişi görünümü fibrilasyonda ise nabız genelde düzensizdir hastaneye gitme ihtiyacı duyarsınız onun için organlarıevet kadınlarda genelde regl dönemlerinde düzensizlik erkeklerde ise erektil disfonksiyon sertleşme bozukluğu kısırlık ,testislerde küçülme,ortaya için keçiboynuzu özü sperm hareketliliği ve sperm sayısında artmaya yol danışarak kullanabilirsiniz eğer herhangi bir alerjiniz vs ve ilaç etkileşiminiz gençseniz 20-30 gibi ve bu belirti sizde varsa allah yardımcınız olsun psikolojik açıdan çok zorlar istemezsiniz kolay arada geç idrar başlatma veya idrar başlatamama çoğu yerde yazmaz doktorlar da söylemezler ama çok nadir de olsa bu da görülebiliyor bilginiz kendisinin oluşturduğu belirtiler ayrı bir psikolojik zorlanma yaşarken ki her zaman şunu savunmuşumdur doğuştan özürlü bir birey özürlü olmamanın tadını bilmediğinden hastalığıyla daha barışık yaşarken bu hastalıkta genelde erişkin dönemde ortaya çıktığından siz özürlü olmamanın tadını bilirsiniz ve bundan dolayı belirtilerin sıklığı ve şiddettiyle doğru orantılı olarak psikolojiniz da yetmezmiş gibi bu sikik hastalığın kendisi de uyku bozukluğu ve depresyon gibi belirtilere sebep olabiliyor ne yazık ki arkadaşlar…bu da yetmiyor bir de türkiye’de yaşıyorsanız allah gerçekten yardımcınız bozukluğu gece uykunuzu alsanız da apati denilen gündüz de uyuma isteği veya insomnia yani uyuyamama problemi olarak karşınıza çayı ve melisa çayı sakinleştirici çaylar olduğundan gece uyumanıza yardım bu pek mümkün değil ama bu hastalığa sahipseniz stresten uzak durmanız gerekiyor kimseyi çok düşünmeyin siktir edin hiçbir şey sizden önemli değil karşınızdaki sığır sizin hasta olduğunuzu bilmiyor söylemeyin de zaten eğer çok yakınınız değilse ama yok şu şöyle yaptı bu böyle yaptı aman şöyle oldu bırak kardeşim bırak siktir ilerlememesi için kendini düşünmek istediğim tabi ki bencil olun düşene bir tekme de siz vurun değil bu sizi kötü bir insan istediğim kendinizde zaten bir dert varken başka dertlere de yer herhangi bir sebepten ameliyat olmanız gerekirse mutlaka ama mutlaka hem doktorunuza hem de anestezi uzmanına miyotonik distrofiye sahip olduğunuzu söyleyin genel anestezi bu hastalıkta sıkıntı göre önlem sistemtiroit hormonlarında sıkıntı testosteron hormonunda düşme ve diyabet sistemsindirim sistemihassas bağırsak sendromu hazımsızlık şişkinlik bağırsak sendromu için nane yağıpeppermint oil diye de aratabilirsiniz iyi şişkinlik için ise probiyotik kullanabilirsiniz kefir dediğim gibi doktorunuza gelenler şu an dışında en önemlisi…hangi durumda olursanız olun ilk yapmanız gereken bu kas hasarını durduramasanız da mümkün olduğu kadar için birtakım vitamin ve vitamin benzeri maddeler sıralayacağım ve yapmanız gerekenleri anlatacağım ancak kullanacaksanız da sorumluluk size aittir doktorunuza danışarak ve alerjiniz olup olmadığını test ederek iyi gelen bir vitamin size iyi gelmeyebilir veya bana iyi gelmeyen bir vitamin size iyi bu vitaminleri sıraladığımı da yazının sonunda kaynaklar ile beraber sizlere 3beyin-kalp ve kas hasarını yavaşlatmak amacıyla q10enerji arttırmak ve kas hasarını yavaşlatmak amacıyla sistemi ve sindirim sistemi amacıyla vitaminikasları güçlü tutmak amacıyla önemli protein ağırlıklı beslenmek.kasları güçlü tutmak amacıylabu vitaminleri eğer kullanıyorsanız faydalarını uzun dönemde göreceksiniz hemen hastalık sizde ilk başta ve ilk yıllarda hiçbir sıkıntı aradan bir 5-10 yıl sonraumarım hiç yaşanmaz ama kötü bir hale gelebilirsiniz ve bunları yaşamamanız için fizik tedavi protein ağırlıklı beslenme ve doktorunuz da izin verirse bu vitaminler mümkün olduğunca bunu şimdi hayat anlamında birkaç şey diliniz de tutulduysa kasılıyorsa genelde tutulur günlük hayatta yemek yerken ağzınız yavaş açılacak konuşmaya başlarken başlarda rahat gerçekten zor oluyor ama zamanla iyi tarafı bu ki bu sürekli böyle devam etmiyor kaslarınızdaki kasılma başlarda hiç gevşemezken hareket ettirdikçe açılıyor ve hareket süresince bu rahatlık devam hareket ettirmezseniz döngü yine başa sarıyor ilk başta zorlanma ve sonrasında hareket ettirme ile rahatlama bu kasılmadan dolayı peltek misiniz diye dilinizi ve ağzınızı sürekli hareket halinde tutmak için sakız çiğneyebilirsiniz veya bir konuşma vs yapmadan önce ağzınızı sağa sola dilinizi dışarı çıkararak o ilk kasılmayı kendi kendinize tane tane konuşarak da zaten sıkıntı kasılmalar için ilaç tabi ki var ama dolaylı yoldan ilaçlar birisi mesela bir kalp ilacı diğeri ise epilepsi ilacı ve dolaylı olarak kasılmalarınıza etki ediyorlar direk kasılmalar için üretilen ilaçlar değil bunlar ve yan etkileri kalp açısından risklisiniz kalp ilacı vermek ne kadar doğru olur orası da doktorların karar vereceği bir olan kasılmadan çok kaslarınızın mümkün olduğu kadar hasar görmemesini sağlamak fizik tedavi egzersizleri fayda sağlayabilir ki eğer yutma kaslarınız da etkilendiyse ki dil etkileniyorsa yutma kasları da bir egzersiz şu sırt üstü yerde kalacak şekilde başınızı kaldırıp ayak uçlarınıza bakacak şekilde tutun sonra bir egzersiz güçlü bir şekilde yutkunun tutun yutkunmanızı ve açısından önerebileceklerim bu kadar aklıma gelirse yine ekleme yaparım şimdi sosyolojik açıdan yapabilecekleriniz-öncelikle kas gücünüz yeterliyse mutlaka araba sürmeyi aleti çalmayı öğrenin için bir nevi fizik tedavi niteliğinde olacak ve sizi psikolojik anlamda eğer dışardan belli olmuyorsa söylemenizi tavsiye bana sizi gerçekten koşulsuz sevenler dışında kimsenin umrunda değil çok sevdiğiniz,güvendiğiniz ve sevgisinden emin olduğunuz kişiler varsa söyleyebilirsiniz hem rahatlarsınız hem de olası bir sıkıntı durumunda yardımınıza belli oluyorsa da saklamayın hastalığa sahip olmanız sizin suçunuz şans veya kader ne derseniz hastalığı kafaya takmamak elde değil biliyorum ama mümkün olduğunda takmamaya olun kafaya takarsanız sizi daha çok bir süreden sonra havadan nem kapmaya gerek yok ama yine de belirteyim bu hastalığın tedavisi yok ve illa ki doktora gideceğim derseniz nöroloji bölümüne gitmeniz yürüyüş ve nefes egzersizi yapmanızı tavsiye ederim kendinizi kasları ve ayak kasları şeyi kafaya takmayın kolay biliyorum bu çok genelde ekşi sözlüğe üye olmayıp da biraz olsun bilgiye ihtiyacı olanlar için sözlüğe üyeyseniz aklınıza takılan başka herhangi bir soru olursa çekinmeden geçmiş olarak eğer evlendiyseniz ve çocuk düşünüyorsanız mutlaka genetik tanı ile çocuk hastalık nesilden nesile daha da şiddetli hale eklendi. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. O tıp dünyasının aykırı adamı. Tıp literatürünün kabul ettiği birçok şeye karşı çıkıyor; bilimsel çalışmalarla iddialarını destekliyor. Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ahmet RasimKüçükusta’yla aşılardan tutun gripten korunmaya, gündemde olan veganlık konusundan hastanelerin hastaya yaklaşımına kadar her şeyi konuştuk. Küçükusta diyor ki “Kadın programlarının hepsinde doktorlar, haberlerde korkutma kampanyaları, gazetelerde çarşaf çarşaf hastalık haberleri, doktor öğütleri, ikazları… Hastalıkları bu kadar kafaya takmak ve durduk yere hastalık aramak doğru değil. Hasta olmamayı öğrenmemiz gerek”.-“Bilime güvenmeyin” manasına gelebilecek şeyler diyorsunuz. Bilime, doktorlara güvenemeyeceksek neye, kime güveneceğiz?Bilim deyince iki farklı türü var, biri gerçek bilim diğeri ise endüstri denetimi altında olan, ticari amaçlarla yapılan bilim ki, işte buna sadece ben değil, kimsenin hemen güvenmemesi gerekir. Tıp benim nazarımda bir bilim olmaktan ziyade bir sanattır, tıbbın malzemesi de insandır. İnsan makine değildir, ruhu vardır ve insanlar rakamlarla tanımlanamaz, rakamlara sığmaz. Oysa modern tıp insanı değil, onun laboratuvar sonuçlarını değerlendirir. İnsanlar üzerinde yapılan tıbbi araştırmaların sonuçlarını hemen doğru kabul etmemek gerekir. Ben tıbbi bir uygulamayı önce akıl ve mantığa, sonra bilimin ve tıbbın temel kurallarına, sonra gözlem ve tecrübeme ve en sonunda da kanıta dayalı tıbba göre değerlendiririm. Modern tıp ise adeta sadece kanıta ve kılavuzlara dayalı tıptır. Gel gelelim her tıbbi olaya kanıt bulunamaz; kanıtlar kesin değildir, değişebilir; kanıtların kuvvetliden zayıfa çeşitli kademeleri vardır. Kanıta dayalı tıbba göre bugün doğru olan bir uygulama yarın zararlı ilan edilebilir. Kılavuzlara da aynı şekilde asla güvenilmez çünkü bunların tamamı endüstri ile menfaat münasebetleri olan uzmanlar tarafından yazılmıştır.“Aşı karşıtlığı 100 yıldır var”-Dünyada ve Türkiye’de aşı karşıtlığı başladı. Bazı doktorlar çocuklarınıza aşı yaptırmayın diyor. Bazı anne babalar da aşıyı reddediyor? Siz de pek aşı destekçisi değilsiniz. Bu durum ilerleyen zamanları düşündüğümüzde toplum sağlığını etkilemez mi?Bir kere aşı karşıtlığı kavramı yeni değil, ilk aşılar çıktığından beri yani yüz seneden beri var ama ben Türkiye’ de ABD seviyesinde bir aşı karşıtlığı olduğu kanaatinde değilim. Aşı karşıtı tabiri sadece dini inanışları sebebiyle hiçbir aşıyı yaptırmayanlar için kullanılabilir ama bizde de tüm dünyada da aşılar hakkında en küçük bir menfi söz söyleyene “Aşı karşıtı” diye bilinçli bir saldırı var. "Dikkat, bu domateste tarım ilacı var, sağlığınız için risk yaratabilir" sözünden toptan bir meyve karşıtlığı çıkarmak nasıl yanlışsa, aşıların bilimsel araştırmaları kaynak göstererek risklerini dile getiren sözlerden "Aşı karşıtlığı" icat etmek de o kadar yanlış, yakışıksız ve maksatlıdır. Kimsenin hiç itiraz etmediği aşıları örnek göstermek ve tüm aşıları aynı kaba koymak kurnaz tüccarların işidir. Ne demek aşılar, hangi aşı, kızamık mı, kızamıkçık mı, çiçek mi, suçiçeği mi, verem mi, kuduz mu, tetanos mu, rota mı, zatürre mi, HPV mi, HIV mı, difteri mi, çocuk felci mi, boğmaca mı, hangisi? Onlarca aşı var ve yakın gelecekte bunların sayısı 100’e çıkacak. Nitekim bugün dünyanın en büyük aşı şirketlerinden birinin GSK Türkiye temsilcisi halen portföylerinde 41 aşı olduğunu ve 14 yeni aşı üzerinde çalıştıklarını söyledi. Aşıları kategorik olarak desteklemeyi de karşı çıkmayı da aynı şekilde doğru bulmuyorum Her aşı, ticari bir ürün oldukları hakikati unutulmadan ayrı ayrı değerlendirilmeli ve Sizin karşı olduğunuz aşılar hangileri? Yeni doğan bebeklere yapılan aşılara da karşı mısınız?İlaçlara da aşılara da karşı değilim. Aşılar tartışılamaz sözüne, aşı karşıtı ifadesinin maksatlı olarak anlamından saptırılmasına, her çıkan yeni aşının mutlaka yapılması gereken, tartışılmaz aşılar olarak sunulmasına karşıyım. Aşıların sıradan bir ticari ürün gibi reklâmlarının yapılmasına, hiç yan etkileri yok ve yüzde 100 de etkiliymiş gibi tanıtılmalarına karşıyım. 2 yaşından küçük çocukların çok sayıda ve sistematik olarak aşılanması, bağışıklık sistemi henüz tam gelişmemiş olan çocuklara yapılan aşıların her geçen sene artması bana doğru gelmiyor. Ben aşılarla ilgili olarak halktan saklanan ve maalesef doktorların da bilmedikleri gerçekleri bilimsel delilleriyle beraber anlatıyor ve yazıyorum. Bana göre mesela grip, suçiçeği, pnömokok, hepatit A, hemofilus B aşıları gerekli aşılar değil. Çocukların bağışıklık sistemleri bu masum enfeksiyonlar sayesinde güçleniyor, çocukluk çağı enfeksiyonlarını özellikle de erken yaşta geçiren çocuklarda ileride kanser ve birçok kronik hastalığın daha az görüldüğünü gösteren birçok çalışma var. Karma aşılar yerine tekli’ aşıların tercih edilmesinin de daha doğru olacağı kanaatindeyim.“Dünyanın en kuvvetli grip aşısı grip geçirmektir”- "Hastaneye giderseniz sizi zorla hasta ederler" diyorsunuz. Neden böyle bir şey söylüyorsunuz? Hasta olan insan nereye gitsin?Çünkü teknoloji çok ilerledi, bugün sapasağlam bir insan bir check-up’tan, taramadan geçirilse mutlaka birkaç hastalık bulunur. Birçok sağlıklı insanın böbreğinde kist, karaciğerinde hemanjiom, akciğer ve tiroitlerinde nodül çıkar, hatta erken kanser teşhisi de mümkündür ama asıl önemli olan herhangi bir hastalığı tespit etmek değil, erken tedavinin işe yarayacağı bir hastalığı teşhis etmektir. Bu kanserler için de geçerli. Meme ve prostat kanseri için yapılan taramaların kanser teşhisini artırdığı ama kanserden ölümleri azaltmadığı artık net olarak veya çevresel özel bir riskleri yoksa hasta olmadıkları sürece doktora gitmeyi, check- up yaptırmayı, taramalara girmeyi doğru bulmuyorum. Sigara içen bir insanın “Acaba bende kanser var mı?” diye korkular içinde taramaya girmesinin ne manası var, kanserden korkuyorsan sigara içme, be adam! Bugünkü tomografin normal diye kanser olmayacağını mı sanıyorsun, ey tiryaki!-“Grip şifadır geçirmekten korkmayın” dediniz diğer doktorların aksine. Gribin şifası nedir? Hiç mi ilaç, vitamin gibi takviyeler almayalım?Grip virüsünü alıp, grip olanlarda ömür boyu devam eden, virüs mutasyona uğrasa da gene de koruyucu olabilen tam bir bağışıklık meydana gelir. 10 sene önceki o domuz gribi salgınını en hafif atlatanlar daha önce grip hastalığı geçirmiş olanlarken, en ağır tablolar ve ölümler grip aşısı olanlarda görüldü. Bunun için grip şifadır diyorum, bunun için dünyanın en kuvvetli grip aşısı grip geçirmektir sadece çok yüksek ateş varsa basit ağrı kesiciler kullanılabilir, bunun dışında hiçbir ilacın, vitamin, mineral, bağışıklığı kuvvetlendirdiği iddia edilen destekler, öksürük ve balgam söktürücü şuruplar, soğuk algınlığı hapları, şurupları, hiçbirinin faydası yok aksine zararlı bile olabilirler. -Sağlıklı olmanın olmazsa olmazları neler?En önemlisi doğru beslenmedir ama bunun olmazsa olmaz şartı gıdaların işlenmemiş olmasıdır. Yani GDO, tarım ve böcek zehirleri, hormon, antibiyotik gibi kimyasallar, katkı maddeleri ihtiva etmemelidir, ısı ve basınç gibi fiziksel şiddete uğramamış olmalıdır. Siz sağlıklı ve kaliteli yiyecek ve içecekleri insanlara sunun ve bırakın herkes istediği şeyleri, istediği gibi, istediği kadar yesin bugünkü kronik hastalıkların hiçbiri insanı çok hareketsiz ama ben spor salonlarına gidilmesini, halı sahalarda deli danalar gibi koşulmasını ağır sporları doğru bulmuyorum. En güzeli tempolu yürümek ve evde veya işte tüm kasları çalıştıran beden hareketleri buna eskiden kültürfizik denirdi yapmak, biri de yazın imkanı olanların yatıp erken kalkmak, gece karanlıkta 7-8 saat uyku, güneşli günlerde öğle vakti 15-20 dakika güneş banyosu, sigara alkol kullanmamak, her şeyi özellikle de hastalıkları kafaya takmamak, inançlı ve kanaatkâr olmak sağlıklı kalmak için Bir Canan Karatay gibi bol bol et yemek sağlıklı diyen doktorlar var, bir de çok da fazla proteine ihtiyacımız yok, et yemek, fazla hayvansal ürün tüketmek sigara kadar zararlıdır diyenler... Siz hangi taraftasınız?Ben hiçbir şeyin aşırısını doğru bulmam, bu et için de geçerlidir, evet et mutlaka yenmelidir ama fazlası da zararlıdır fakat bunu sigara ile kıyaslamak insafsızlık olur. Ben haftada birkaç gün kırmızı et yerim, ayda birkaç defa sakatat da soframızda mutlaka bulunur. En faydalı gıdanın bile fazla yenmesi bana göre doğru değildir. Her şeyin makul bir miktarı vardır. Batı çalışmalarında kırmızı et çok suçlanır ama onların yediği kırmızı etle bizimki çok Yediklerimize, içtiklerimize dikkat ederek hastalıkları önleyebilir miyiz?Kesinlikle önleriz. Bugün salgın dercesine erişen hastalıkların tümü yani obezite, diyabet, kalp hastalıkları, kanserler, Alzheimer, alerjiler ve diğerleri adam gibi beslenmeyle önlenebilir. Bunun için diyetlere, diyetisyenlere, beslenme uzmanlarına, gıda mühendislerine gerek yok. Sokak kedisi ve sokak köpeği içgüdüsüyle yiyeceğini seçer, yer, bunlarda hiçbir kronik hastalık görülmez. Evcil kedi -köpek ise sahibi gibi hazır mamayla beslenir ve sahibinin sahip olduğu hastalıkların tümü onlarda da görülür. İşlenmiş gıdalardan, tahıl, şeker, trans yağlardan uzak durmak, zerresinin bile yememek şart.“Vegan beslenmeyi yanlış buluyorum”-Siz, vegan ya da vejetaryen beslenmeyle ilgili ne düşünüyorsunuz?İsteyen istediği gibi beslenir kimseye karışma hakkım yok, kendileri bilirler. Ben her ikisini de ama özellikle de vegan beslenmeyi yanlış buluyorum. İnsanlar hem etobur hem ot oburdur yani hem hayvansal hem tarımsal besinleri makul miktarlarda yemeleri gerekir. Vejetaryenler belki besin destekleriyle durumu idare edebilirler ama vegan beslenme hastalıklara davetiyedir, hele de çocuk ve gençler için. Vejetaryen ve veganların bir kısmı canlılara olan sevgilerinden böyle davranıyor olabilirler ama aynı sevgiyi akrebe, çıyana, sivrisineğe, eşek arısına neden göstermezler merak ederim. Ayrıca, bir ağacın elmasını koparmak, maydanozu topraktan ayırmak… Bunlar da canlı değil mi?“Biraz fazla kilolu olmak aksine daha iyidir”-Şişmanlık hastalık mıdır?Adam gibi beslenmek ve yeteri kadar hareketli olmak kaydıyla fazla kilonun bir önemi yoktur. Bütün insanların aynı kiloda olması akıl ve mantık dışıdır. Hele de vücut kitle endeksi tamamen yanlış bir değerdir. Sağlıklı yaşamanın tüm icaplarını yerine getirdikten sonra biraz fazla kilolu olmak da aksine daha iyidir, biz buna tıpta obezite paradoksu diyoruz. Şişmanlık bir hastalık olarak değil, hayat tarzındaki yanlışların faturası olarak değerlendirilmelidir. Adam gibi yaşayın, adam gibi beslenin, kafayı kiloya takmayın derim. Evinizde terazi varsa atın diyorum.“Tıptan uzak sağlıklı hayat, oooooh ne rahat!-Neden herkes sürekli kendini hasta hissediyor? Bu durumdan kurtulmak mümkün mü?İnsanların kendilerini sürekli olarak hasta hissetmeleri gayet tabii bir şey çünkü sürekli olarak hastalıklarla beynimiz yıkanıyor. Senenin her günü bir hastalık günü oldu, mesele sizinle bu sohbeti yaptığımız 8 Kasım Dünya Radyoloji Günü. Televizyonlarda sürekli olarak hastalıklar anlatılıyor. “Başınız mı ağrıyor aman beyin tümörü olmasın, yorgun musunuz tiroidiniz çalışmıyor olabilir, öksürüyorsanız dikkat, altından akciğer kanseri çıkabilir!” Sokağa çıkıyorsunuz, “Şu hastanede kampanya, bu hastanede indirimli check- up, meme taramanızı yaptırdınız mı?” soruları. Televizyonu açıyorsunuz kadın programlarının hepsinde doktorlar, haberlerde korkutma kampanyaları, gazetelerde çarşaf çarşaf hastalık haberleri, doktor öğütleri, ikazları… İnsanlarda adeta “Sizde mutlaka bir hastalık var” algısı yaratıldı. Neredeyse, hiçbir hastalığı olmayanlar “acaba bende neden bir hastalık yok?” diye doktor doktor gezmeye başlayacak. Hastalıkları bu kadar kafaya takmak ve durduk yere hastalık aramak doğru değil. Her gün öleceğimize bir defa ölürüz adam gibi ölürüz. Hadi hep beraber tekrarlayalım, “Tıptan uzak sağlıklı hayat, oooooh ne rahat!-Sizin süper gıda diye son zamanlarda pompalanan yiyecek ya da vitaminlere bakışınız nedir? Süper gıda olsa olsa budur dediğiniz bir yiyecek var mı?Hepsine pis pis bakıyorum, ne demek süper gıda, ne demek mucize karışım, ne demek harika kür! Bunların hepsi palavra, hepsi algı operasyonu... Süper gıda lafı bir pazarlama sloganıdır, maksat süper gıdayı pahalı satmaktır. Bizim memleketimizin ürünü binlerce süper gıdamız var. Endüstrinin elinin değmemiş olması şartıyla her gıda süperdir. Her Şeyi Kafaya Takmamak İçin Yapmanız Gerekenler! Günümüzde pek çok insan, hemen hemen her gün yaşamış olduğu pek çok sıkıntıyı kafasına takmakta, kendine dert edinmektedir. Hatta bazı insanlar öyle ki; sabah dışarı çıktığında bir tanıdığı günaydın demese, hemen bunu dert edinmekte ve acaba bir sorun mu var, bir şey mi olduğu diye kafasında devamlı olarak kurmaktadır. Bu gibi saçma sapan şeyleri kafaya takmak konusunda oldukça başarılı pek çok insan bulunmaktadır. Her şeyi kafaya takmak insanı hem psikolojisi açısından etkilemekte, hem de yaşam standartlarını düşürmektedir. Neden Her Şeyi Kafaya Takarız? Her şeyi kafaya takmak, genellikle insanın yapısı ya da yaşam tarzı ile alakalı bir durumdur. Örneğin; insanın hayatında enerjisini yönlendireceği bir şey olmadığında, sağlık bakış açısını kaybetme durumu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de hayatta nelere önem verilip verilmemesi gerektiği ayırt edilemeyecek bir hale gelir. İnsanın dikkatini verebileceği bir şey olmadığında ufak tefek şeyler hayatında büyük yer kaplamaya başlamaktadır. Bu nedenle bakış açısının değiştirilmesi, hayatı dolu dolu yaşaması önemlidir. Her Şeyi Kafaya Takmamak Yapabileceğiniz 6 Şey! Her şeyi kafaya takmamak için uygulanması gereken pek çok yol yöntem bulunmaktadır. Örneğin; sorunları kafada daha fazla büyütmemek, problemler karşısında hayıflanmak yerine çözüm üretmeye çalışmak, öncelikleri belirleyecek bir program hazırlamak, boş kalmamaya dikkat etmek ve hatta spor yapmak, her şeyi kafaya takmamak için uygulanabilecek en ideal yöntemlerdendir. Sorunları Devamlı Olarak Kafanızda Kurmaktan Vazgeçin İnsanlar genellikle neyden çok korkarsa, onunla sınav olunur. Sevdiklerinizi, işinizi kaybetmek bunlardan sadece bazılarıdır. Tüm bunlar başınıza gelse bile hayat kaldığı yerden devam ediyor. Bu yüzden de düştüğünüz yerden kalkmasını bilmeniz gerekiyor. Çözüm Üretmeye Odaklanın İnsanların bütün ömrü, gereksiz ve önemsiz şeylere kafayı takmakla geçmektedir. Örneğin; en ufak bir problem de ya da bir gece iyi geceler mesajı atmadığında sevgiliyi çok kafaya takmak insanların en saçma sorunlarından biridir. Bu ya da bunun gibi durum karşısında neden öyle oldu diye kendi kendinize düşünmek yerine sevdiğinizle konuşarak soruna çözüm üretmeniz gerekir. Boş ve Yalnız Kalmamaya Dikkat Edin Boş ve yalnız kalmak, hayatınızda enerjinizi aktarabileceğiniz bir şeylerin olmayışı, her şeyi kafaya takmak için büyük bir nedendir. Bu nedenle de hayatınızı dolu dolu yaşamak için çeşitli uğraşlar edinmeniz gereklidir. Önceliklerinizi Belirleyecek Görsel Bir Program Çıkarın Hayatta neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu daha iyi kavrayabilmek için görsel olarak dikkat çeken bşr öncelikler şeması ya da programı hazırlamanız size önemsiz şeyleri takmamanız konusunda yardımcı olacaktır. Spor Yapın Spor yapmak, depresyonda her şeyi kafaya takmak konusunda en etkili olan uğraşlardan biridir. İnsanlar genellikle boş kaldıklarına pek çok önemsiz şeyi düşünüp dert edinmektedir. Spor ise, insanın hem zihnini, hem de bedenini rahatlatan, boşaltan bir eylemdir. Dolayısıyla tempolu yürüyüşler, fitness, egzersiz ve bunun gibi sporlar yapmanız sizi büyük ölçüde rahatlatacaktır. Bir Psikologdan Yardım Alın Her şeyi kafanıza takıyor ve bu duruma bir dur diyemiyorsanız, uzman bir psikologdan destek almanız gerekebilir. Bu alanda hizmet veren hekimler uygulamış oldukları terapi yöntemleri sayesinde hastalarını daha sağlıklı ve zinde bir yaşam imkanı sağlayabilmektedir. Küme baş ağrısı tedavisi için birçok yol deneniyor. Peki hangileri işe yarıyor, hangileri yaramıyor? Hastalar hangilerinden fayda buluyor ve hangi tedavi yollarını deniyor? Geleneksel ve tamamlayıcı tıp GETAT eğitimi alan bir hekim olarak, bir yorumda bulunmak istiyorum. Küme baş ağrısı tedavi yollarından en etkilisi, doğru bölgelere yapılan, 2-3 seanslık hacamat ve sülük tedavisi olabilir. Seanslar sonrası, toksinler vücuttan atıldığı için çok ciddi rahatlama sağlanacaktır. Buna küme baş ağrısı ya da cluster headache de dahil. 👍 Tek seans her zaman işe yaramayabilir ⁉️ Hacamat en kolay ağrılı hastalıkları tedavi etmektedir. Bu hastalığın en büyük sebebinin de sağlıksız bir yaşam tarzı olduğunu düşünmekteyim. İlk tedavi yönetimi de beslenmeyi düzenlemekten geçmeli diyorum kendimce. Bu konular hakkında, bizzat sorunu yaşayanlar tedavi tecrübelerini bize aktardılar. Lütfen burada adı geçen tedavileri tek başınıza uygulamayın, doktorunuza danışın! Yaklaşık 750-800 hastanın, küme baş ağrısı tedavileri hakkındaki tecrübe ve yorumlarına şu yazımızdan ulaşabilirsiniz kesinlikle inceleyiniz Küme baş ağrısı tecrübeleri NOT Yazı içinde parantez içinde ve italik olarak yazılan yazılar sitemizin yorumudur. SS kısaltması, soruyu soran anlamına gelmektedir. Sayfanın en altında 25 yıldır küme baş ağrısı çeken bir hastanın tedavi hakkında da öneri bulabilirsiniz. Ben de bu şiddetli küme tipi baş ağrısı mağdurlarındanım. Yıllardır bu ağrı ile savaşıyorum. Her yıl 15 gün kış, 15 gün yaz başlangıcı olmak üzere her yılın 1 ayını bu ağrı ile geçiriyorum. Yorumlarda anlatılanları okudukça kendimi buluyorum. Benden küme baş ağrısı tedavi için tek tavsiye ve en etkili çözüm, hatta bir keresinde sayesinde 2 yıl hiç tetiklemedi… Bu sene tekrar yaşadım ve 18. gününde HACAMAT yaptırdım ve yaptırdığım gün son buldu… Şifa Allah’tan dostlar ama mutlaka Hacamat yaptırın ve faydasını görün… İnşallah faydasını görürsünüz… Şu an ağrım yok ve ağrısı devam eden arkadaşlara Allah yardım etsin.. SORU Ben küme baş ağrısı hastalığını 10 yıldır çekiyorum. Antalya gibi bir şehirde 8 sene boyunca teşhisimi koyamadılar. Sonra İstanbul’da bir doktora gittim. İsoptinler, endoller, oksijenler, lityumlar, cymbalta vs. Hiçbiri bir işe yaramadığı gibi bir de vücudumu alt üst etti. Kortizon kullanımından sonra bir süre atak gelmedi ama sonra ağrılar kronikleşti. Küme baş ağrısı kronik hale de gelebiliyormuş, bu açıklamadan anladığımız kadarıyla Sonrasında bir tıp profesöründe sinir blokajı yaptırdım. 1 sene ağrılar gelmedi. Ama şu an yine kronik halde, her gün 7-8 atak geliyor. Kortizon vücut derimde incelme yaptı. Çare yok, anlayan yok. İmigran iğne yapıyorum günde 6-7 kez ve sürekli taşikardi kalbin normalden daha fazla atması yaşıyorum. Kurum SGK zaten ödemiyor, iğnenin tanesi 60 TL. Günlük 350-400 lira gibi bir harcama demek! Paran yoksa delir, öl demek bu. Ama iğneyi bu kadar çok yaptırmak da bir bakıma ölüme davetiye demek. Herkes “Aaa benim de başım ağrıyor…” dediğinde deliriyorum. Baş ağrısının başladığı atakları gören 11 yaşındaki oğlum sürekli dua ediyor. Sağlam dişlerimi çektirdim, ağrıdan kurtulmak için sağlam diş çektirenler bile oluyormuş. kan verdim, akupunktur denedim, hocaya bile gittim. Yarın yine İstanbul’a gidiyorum sinir blokajı için. Umarım kimsenin baş ağrısı kronikleşmez. Allah’a dua ediyorum alsın bu ağrıları bizden. Küme baş ağrısı tedavi yollarından, hangileri denenmiş ve hangilerinden fayda bulunmuş. Rahatlama yaşanmış mı yaşanmamış mı, hastaların ağzından tedavilerini okuyabilirsiniz. Ben de küme baş ağrısı atak dönemindeyim. Şu an günde 2 isoptin tedavi seçeneklerinin başında bu ilaç geliyor. kullanıyorum, böylelikle ağrım gelmiyor. Yazdıklarınız beni korkuttu. Oksijen de mi fayda etmiyor size? SS Hayır maalesef, oksijen de fayda etmiyor. Atak dönemlerinizi not alın, her sene aynı zamanlarda küme tipi baş ağrısının tipik özelliği, zamanlarının belli olmasıdır. Her zaman aynı vakitte gelir ve gider. gelir zaten. O sene atak zamanı gelmeye yakın 1 ay boyunca isoptin kullanın. Benim doktorumun bana önerisi buydu. Zamanında isoptin kullandım ve İsoptin kullandığım sürece atak gelmemişti. Ama İsoptin’i uzun süre kullanmanın zararı var. O yüzden sadece atak zamanlarından önce kullanmanızı tavsiye ederim. Herkese acil şifalar. Bende 12 sene sonra kronikleşme bir kronikleşen ağrı örneği daha oldu söylediklerinizin aynısını yaşadım şu an küme baş ağrısı tedavi için şu yolu kendim buldum. Haftada 1 defa D vitamini, D vitamini vücutta birçok fonksiyonun yerine getirilmesinde rol oynar. Ülkemizde ve dünyadaki insanlarda %70-80 oranında eksikliği ya da yetersizliği söz konusudur. Dolayısı ile bu ayrıntıya dikkat edilebilir. Küme baş ağrısı tedavi yönteminizde göz önünde bulundurup, tahlil yaptırıp, doktorunuzdan isteyebilirsiniz. Günde 1 kez magnezyum tablet alın. Sabahları da aç karna, 1 tatlı kaşığı çörek otu yağı markası kaliteli olsun alın. Bir de gün içinde bol bol hazır su için. 3-5 gün sonra rahatladığınızı göreceksiniz. Benimkisi dönem degiştirdi. Önceden mevsim gecişlerinde olurdu şimdi kis ortasında başladı. Küme baş ağrısı dönem değiştirir mi? Evet demek ki dönem de değiştirebilirmiş. Hatta ilk geldiginde bu o degildir zamanı degil dedim ama maalesef. 10 gündür benimle… Dediklerinizi ben yazmışım gibi hissettim şu an. Geçmiş olsun. Aynı durumdayız. SS Magnezyum, çörekotu yağı, isoptin, endol, melatonin aklımıza gelebilecek herşeyi denedim. Benim ağrım hergün 6-7 kez. Sadece kortizom kesiyor oda bir süre . Ve deri incelmesi, morarmalar, geçmeyen yaralar bunların hepsi kortizonun istenmeyen etkileridir. yapıyor. Yaşamak bile işkence 🙁 Şiddeti ve süresi nasıl peki? SS Şiddet inanılmaz arttı süre iğne yapmazsam 2 saati buluyor. Çörekotu yağı da kortizondur ilginç bir bilgi ve araştırmaya değer. Doğruluğunu biz de bilmiyoruz. zaten ama biraz sabırlı olmak gerek. Yani hemen etki beklemek birçok hastalık için bu hata yapılır, anında etki beklemek mucize olur. yerine bir süre kullanmalısınız. Geçmiş olsun. Küme baş ağrısı tedavi için İmigran kullanımı SS Küme baş ağrısı tedavi için en çok kullanılan ilaç olan İmigran iğne kesiyor bir de kortizon. İmigran’ı 10 kutu halinde ilaç deposundan alıyoruz. Ama o da işte kalbe zarar. Bana Antalya’da profesör yapacak bişey yok artık sana dediğinde hıçkıra hıçkıra ağladım. Bu sahneyi düşünebiliyor musunuz!? Gerçekten çok acı bir durum. Su içmek, özellikle alkali derecesi yüksek pH ve üstü olan şişe suları var. Erikli, Saka gibi 5 litre kadar içiyorum ataklarda. Su tüketimi ile ağrı mekanizması birbiri ile çok yakından alakalıdır. 5 litre kadar olmasa da 2-3 litre kadar su tüketmek ağrıları hafifletebilmektedir. Ben eczane teknisyeniyim, emin olun aynı olayları yaşadım. Bazı arkadaşlar çörek otu yağı iyi geliyor diyor, bazıları da İngiliz Karbonatı kullanıyorlar suya karıştırıp. Sanırım kanda alkali değeri artırıyormuş. Bu da farklı bir tedavi şekli Kortizon kullanmaktan bi ara vücudum balon gibi olmuştu çok şükür şimdi iyiyim yaklaşık 1 senedir. Öncelikle geçmiş olsun iğne ile ilgili tedavi için bir bilgi paylaşmak isterim. İmigran’ı nöroloji uzmanları rapor çıkarınca, ilacı aile hekimliği yazabiliyor diye biliyorum. Benim de en son kronikleşmişti. Kas gevşetici bir ilaçla şu an üç yıldır ağrım yok, ataklar gelmeden ilaca başlıyorum. Hangi ilaç peki? Benim ağrılarımın sırtımdan geldiğini tespit ettim ilaç parafon. Benim de küme baş ağrılarım sırtımdan geliyor. Sırttan başlayan küme ağrısı da varmış demek ki SS Raporda çok az yazıyolar, ben günde 4 kutu kullanıyorum. Medikalci oldugumuz için depodan temin ediyoruz. Çok ileri vakalarda, boyundan girilerek ağrı yapan taraftaki sinirleri fiziksel olarak bölgeden ayıran bir ameliyat var, fakat tehlikeli dendi bana. Yüz felci görme bozukluğu gibi komplikasyon ihtimalleri varmış. Kan vermeyi denediniz mi? SS Evet biliyorum yarın sinir blokajından çare bulamazsam onu deneyeceğim. Allah sabır versin. Amin… Sabır ve şifa versin inşallah… Amin hepimize… Bi de arkadaşlar; su içmeydi, çörek otuydu, magnezyum, vitamindi, aspirindi, bu çözümler bu hastalık için tedavi şekli değil. Bu yoruma çok katılmıyoruz. Aynı tedavi şekli, farklı kişilerde farklı etkiler yapabilir. Hele ki konu, küme tipi baş ağrı ise insanlar alternatif yollar aramaktadır. SS Aynen katılıyorum çaresi dünyada yok. Sadece National Geographic’te bir belgeselde LSD’nin bir uyuşturucu halisünasyon yapmayan bromk formu ile 15 gün tedavi edilen gördüğünüz gibi burada bile bir bekleme süreci gerekiyor. hastaların, atakları tamamen geçmiş. Ancak LSD uyuşturucu olarak geçtiği için, yasal olarak kullanılamadığı için bromk formu için gerekli düzenlemeler bekleniyor Amerika’da. Bize gelene kadar yıllar geçer. Aynı fikirdeyim çaresi yok. Keşke senede 1 ay gelse ona bile razıyım. Ama maalesef her gün. Diş röntgeninizi çektirin. Ağrı tarafından bir diş çektirin en arkadan, ben böyle fayda gördüm. Sağlam dişleri, ağrı yüzünden çektirmek! Rabbim şifa versin ben oksijen tüpü aldım, ağrı başlayınca hemen kullanıyorum, 10 dk içinde geçiyor. İğne ilaç daha fazla zarar veriyor vücuda, tedavi için tavsiyem kesinlikle oksijen. Geçmiş olsun. SS Benim için artık fayda eden hiçbir şey yok oksijen de işe yaramıyor. Sadece sinir blokajı ve kortizon kesiyor. Maalesef 🙁 Oksijeni doğru kullanmak çok önemli. Nasıl kullanıyorsunuz bir de ilaçlarda uygun doz çok önemli İsoptin’i ne kadar kullandınız açıklarsanız size faydalı olabilirim. Ben de 25 yıldır çekiyorum. 25 yıldır bu ağrı ile yaşayan hastalar… Küme baş ağrısı kaç yıl devam eder, sorusuna cevaben, en az 25 sene denebilir o halde! Benim de 10 gün oldu, aşırı soğuklar mı tetikledi acaba? Küme baş ağrısı ile soğukların etkisi olabilir mi? Sorusuna cevap aranıyor… Ben de yaklasik 10 yıldır çekiyorum bu ağrıyı ve binlerce çözüm yolu denedim. Ta ki bir doktoru internette arastırırken şansa bulana kadar. Normal diş hekimlerinin göremediği minicik bir çürük bile bizim baş ağrılarımızı tetikleyebiliyormuş, benim dolgusu yapılmış olan dişim yeniden açıldı temizlendi. Şimdiyse hiç ağrım yok. Yazmak için 2 ay bekledim Güzel bir davranış bekleyip, emin olup, tam gördükten sonra yazmak gerçekten işe yaradı mı diye ama yaramış gibi görünüyor şimdilik. Umarım siz de şifanızı bulabilirsiniz benim gibi. Kendisinin de bir kitabı var bu arada migren ve ceşitli baş ağrılarıyle ilgili okumak ve araştırmak isterseniz… SS Çok teşekkürler. Ben dediğiniz doktorla da görüştüm 3 sene önce bir faydası olmadı maalesef 🙁 Ben de 10 yıldır çekiyordum küme baş ağrısını. Dediğiniz doktor aracılığı ile iyi bir diş hekimi sayesinde bitti zannettim. Lakin sene önce çok şiddetli bir atak geldi. 4 sene aradan sonra gelen atak, baya şok etkisi yaptı bende. Sonrasında ise hacamat yaptırdım, inanın anında ataklar kesildi çok şükür senedir ataklar yok. Hacamatın da tedavide iyi geldiği tecrübesi var birçok kişi tarafından SS Kesinlikle hacamat tedavi seçeneğini deneyeceğim pazartesi günü için yapan biriyle randevulaştım bile . Bir bunu denememiştim. İnşallah iyi gelir 🙁 Öncelikle Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Akapuntur , hacamat, suluk ve sinir blokajlari kısa sürede ağrının gelmesini engelliyor ama fayda etmiyor. Benim ağrım da kronik ve Kastamonu’da bir çözüm bulamadım. Yaklaşık 8 yıldır bu ağrı ile yaşıyorum. Hastaneye bile almadılar, kavga bile ettim O kadar ağrı çeken birisi için bir de böyle sıkıntılar ama hep ağrıyı çeken ve haksız ben oldum. Yüce Allah’ım bize yardım etsin. SS Çeken bilir. Ben de 15 yıldır çekiyorum. En son hacamat yaptırdım faydasını gördüm. Allah hepimize sifa versin. SS Bir tek hacamat tedavisini denememiştim bunu da deneyeceğim. Tavsiye ederim. Hem hacamat hem sülük tedavisi yaptırdım ondan sonra atak şiddeti tamamen geçti. Ya arkadaşlar neden beni anlamıyorsunuz? Boşuna oraya buraya para kaptırmayınız, diş röntgeninize bakınız ağrı tarafı ben iki diş çektirdim Rabbime şükür 2 yıldır iyiyim. SS Ben sağlam 12 dişimi çektirdim. Sağlam 12 tane diş çektirmek! Şu an bize bu kavramlar çok uzak gelebiliyor belki ama bu durumu bir düşünün lütfen… Evet. Hacamat da bana iyi gelmiş olabilir, aynı dönemde yaptırdım. Minoset plus deneyin. Bana da ilk önerdiklerinde hadi be demiştim ama 9 yıllık ağrıdan resmen kurtardı. Belki sizlere de iyi gelebilir. Geçmiş olsun. Enterasan bir ilaç deneyimi Geçmiş olsun. Bende de var 15 yıldır. Kasım ayında 20 gün kortizon kullandım şimdilik iyiyim. Bana boyun için çektirdiğini MR görüntülemenizi gönderin. SS Yarın istanbula gidiyorum ancak önümüzdeki hafta içi çektirip gönderebilirim. Size ulaşabileceğim bir email adresini messengerdan gönderebilirseniz sevinirim. Saygılar. Bence sizin boyun probleminiz olabilir. Küme baş ağrısı demek ne olduğunu bilemedim, tetkikler ve muayene ile bulamadım ama bir şeyler yapayım bari demektir. Çok yanlış bir yorum, çünkü tetkiklerden ziyade hastalığın tanısına götüren fizik muayene ve hasta ile görüşmeler oluyor… Ben ilaç bile kullanmıyorum, umudum yok ilactan cekiyorum acımı 3 ay oturuyorum asağı. En azından vücudumu ilaçlarla mahvetmiyorum. Bu da farklı bir tedavi şekli… Bir taraftan doğru, bir taraftan yanlış görünüyor. SS Ben de aynısını yapıyordum ama kronikleşince dayanmak mümkün olmuyor malesef. Allah yardımcın olsun elden bir şey gelmiyor dua etmekten başka. Arkadaşlar bu adı geçen doktorlara gitmeyin. Hem sağlığınız daha çok bozuluyor hem de çok yüksek paralar veriyorsunuz… Uzun seneler yurt dışında özellikle ABD’de yaşadım. Tedavisi şu an için yok. Tek çare oksijen. Bir arkadaşın yazdığı ve tarif ettigi şekilde tüp kullanmanızı tavsiye ederim. Not Sinir blokajını ABD’de kesinlikle yapmıyorlar. Amerika’da bu işler FDA denen bir kurum tarafından denetleniyor, izin vermedilerse vardır bir bildikleri… Zaten bir siniri bloke etmek yani onu uyuşturmak çok da mantıklı görünmüyor. O sinirin etki ettiği kas ya da organlarda da uzun vadede sorunlar oluşacaktır… SS Biz medikalciyiz oksijeni söylenilen dozda kullanıyorum. Arabamda bile takılı. Evde her odada var elimin altında. Ama yok malesef keşke işe yarasa 🙁 Yani sizin ataklarınızı oksijen hafifletip kesmiyor mu? SS Hayır maalesef hiçbir işe yaramıyor. Benim ataklarımın şiddeti son iki senedir felaket derecede arttı ağrılar eger İmigran yapmazsam 2 hatta 3 saat sürüyor. Günde 7-8 atak geliyor. Ve yılın 12 ayı devam ediyor. Yılın her günü ve günde 7-8 atak Denize düşem yılana sarılır misali İmigran kullanıyorum. Kalp yoruluyor bu ilaçtan. Çünkü taşikardi ve spazma sebep oluyor. Bu sebeple kortizon kullanıyorum. Bir süre rahat ediyorum ama o da vucutta kalıcı hasarlar bırakıyor. Mecburen sinir blokajı son çarem. En azından 1 sene ilaçsız dinleniyor bünyem. Dediğim gibi denemediğim hiçbir ilaç hiçbir yöntem kalmadı. Oğlum olmasa yaşamaya bile değmez. Oda çok üzülüyor. Allahım devasını versin hepimize… Oksijende size söylenen doz nedir, İsoptin’i kaç mg kullandınız? Siz bir üst seviyeye geçmişsiniz… Sizin durumda bir arkadaş daha vardı yanılmıyorsam Kıbrıs’tandı.. Epeydir paylaşım yapmıyor.. Ben de atak dönemlerinde bir ayda yaklaşık 15-20 adet imigran iğne, 10 adet 10 kg tüp bitiriyordum… Ocak, Şubat, Temmuz Agustos.. Ama sizinkini yani 12 ay demişsiniz düşünemiyorum… Allah yardımcınız olsun… Amin SS İsoptin 240 mg, dakikada 7 litre olacak sekilde oksijen. Her ikisi de yanlış doz. SS Lityum, cymbalta, melatonin, çörek otu yağı, magnezyum, relpax, isoptin… Oksijen, kan verme, diş çektirme, kortizon, sinir blokajı, dua , hacı hoca hepsini denedim ben. Ayrıca oksijeni sonuna kadar açıp bitene kadar solusam da farketmiyor. Önemli olan ilaçları uygun dozlarda kullanmak. SS Anında geçiren imigran iğne, 1-2 ay geçiren kortizon, 8-12 ay geciren sinir blokajı. Hepsine servet ödüyorum. Anlıyorum hepsini ben de yaptım dilerseniz. İsoptin ve oksijeni anlatayım bir de öyle deneyin. SS Peki buyrun. İsoptini her gün 80 mg artırarak ataklar kesilinceye kadar gerekirse 720 3×240 mg’a kadar yükselteceksiniz. SS Evet bunu bir doktor da söylemişti. 720 mg’a çıkmasam da dozu arttırdıgım zamanlar oldu. Kimi 240 ta kimi 480 de kimi 720 de fayda görüyor sizin için uygun bir doz vardır. İsoptin ataklarınızı kesecektir. Oksijeni ise doğru maskeyle yaklaşık 20 barda almak gerekir. Bunun için maskede bazı değişiklikler yapmamız gerekiyor. Nasıl bir maske kullanıyorsunuz? Tedavi için oksijen kullanımı SS Maskem doğru dediğim gibi medikalci oldugumuz için ve nöroloji de çalışıyoruz onda bir sorun yok. Benim ağrılarda sorun var 🙂 İki kez sara hastası olmamama rağmen, atak sonrası sara krizine benzer kriz geçirdim düşünün. Ağrının şiddetini vücut kendini resetliyor artık. Burdaki doktorlar size yapılacak bişey kalmadı artık deyip işin içinden çıktılar. Ama isoptini dediğiniz kadar deneyeceğim. Bir de hacamat kaldı İstanbul dönüşü onu da yaptıracağım. Allah derdimize deva versin dilerim. Teşekkürler. Az önce video paylaştım hem ona benzer var hemde hastanelerde kullanılanlardan da var . Bakın profesörlere bile anlattım. Çok güzel bir üslup… Ve herkes herkese fikrini söylemekte özgür, sonuçta modern tıbbın bile kolaylıkla tanı ve tedavisini koyamadığı bir hastalık hakkında konuşuluyor. Herkesin yorumlarını belirtmesi faydalı olacaktır. Mesleğinize saygı duyuyorum ama sorularıma yanıt verirseniz faydalı olacağımı düşünüyorum. Maskeniz ne tür bir maske? SS Şu an evde değilim. Foto çekip gönderemiyorum. Az önce paylaştıgım videoda adamın kullandığına benzer maskemde var. Bir de hastanelerde kullanılan klasik maskelerden de var. Maske üzerinde bazı değişiklikler yapıyoruz ve yaklaşık 20 barda %100 oksijen soluyacak şekilde ayarlıyoruz. Sizin gibi onlarca arkadaşım büyük fayda gördü bu olduğunuz bir zamanda devam edelim geçmiş olsun. SS Tamam kesinlikle deneyeceğim. Sinir blokajı dediğiniz yani nedir bende 20 yıldır çekerim bu illeti zamanı geldiğinde botoks Tedavi yollarından biri de botoks olabilirmiş. yaptırıyorum ve ağrı altı ay süre ile gelmiyor gelsede ben hissetmiyorum. Ben yurtdışında denedim her şeyi ama 3 yıldır Türkiye’de yaşıyorum. Yurt dışındayken daha çok stres vardı hayatımda, yılda en az 2 atak dönemi geliyordu. Türkiye’ye geleli sadece bir kez geldi 3 yılda. Demek ki hava değişikliği ve stres de bu hastalık ile alakalı önemli bir kavram. Umarım bir daha hiç gelmez. Orada bir profesör bana dedi ki “Bu hastalık ile boğuşma, mücadele etme. Bu hastalıkla yaşamaya alış. Geldiği zaman geçeceği günü düşün”. Profesörün sadece ilaçlar dışında, hayat tarzındaki değişiklik tavsiyesi de güzel bir adım olarak değerlendirilebilir… … Başka da şu an bir çaresi yok. Çok fazla tedavi denemeyin, hiç biri geçirmiyo gene geliyor. Benim taktiğim, ağrı geldiği zaman doktor gözetiminde 1 hafta kortizon bol miktarda, sonra da kortizonu bırakıp izoptin ve oksijen kullanıyorum. Çok geldiği zaman mesela gece uykuda en yüksek seviyede gelince, İmigran iğne ve dünyalar benim. 12 senedir çekiyorum, şu an ağrı dönemim yok. Belki de ondan bu kadar rahat yazabiliyorum. Ama inanın her dua edişimde, bu hastalığı çeken herkese dua ediyorum çünkü ben biliyorum sancısını. Allah yardımcınız olsun. Harika bir davranış örneği, müthiş bir dayanışma… Kaderdaşları için de dua etmek… Allah hepimize bu tarz davranışları artırmamızı nasip etsin inş. SS Kronikleşmese, ben de sizin gibi yaşıyordum. Kronik olması beni çaresiz bırakıyor. Çok geçmiş olsun. Ağrı için oksijen tedavisi Bizi bizden iyi kimse anlamaz, bu bir gerçek. Benim de iki oğlum var. Atak geldiğinde onların beni o halde görmeleri beni kahrediyor ama biz onlar için varız. Dua edelim onlar yaşamasın bunları. Bak tekrar diyorum hiçbir şey deneme bosuna, geçmeyecek ne yaparsan yap. Rahat ol, stress yapma, hayatı tesbih yap salla, zaten ölcez bir gün. Sakin ol, git gez yer degistir ülke değiştir, korkuyla yaşama eğer fırsatın imkanın varsa. Sen kafana taktıkça acaba gene geliyor mu diye o seni bırakmıyor ve geliyor… Rahat ol içki sigara var mı, eğer varsa kesinlikle bırak. Çok tetikliyormuş. Bende ikiside yok hic kullanmadım ama gene geliyor. Oksijen 8 bar üzerine çıkma ve oturarak al. İçinden sayı say, geçmiyorsa çık camdan nefes al. Psikolojik olarak geçirir belki de. Dene işte… Gerçekten zihni değiştirmek ve onu istediğimiz şekle sokmak tıbben de mümkün. Bunun en kolay yolu ise bu şekilde olumlu şeyler düşünmek ile başlıyor. Zihniyet her şey!… Adını bile söylediğimizde dalga geçtiğimizi düşünüyorlar. Ben matematik öğretmeniyim. Küme baş ağrısı deyince, bu hastalık ancak bir matematikçiye yakışır deyip gülüyorarlar. O ağrıyı bilseler…. Ama az önceki arkadaşın dediği gibi gülüp geçmek lazım… Geçmiş olsun. Raporla ayda 6 adet alıyorum bende imigrani. Kortizon kullanmayin diye iki yildir kendimi paraliyorum ama nafile. En iyisi ağrı doneminde ne sigara ne alkol… Küme baş ağrısı tedavi için bol bol limonlu su ve isoptin bir de imigran iğne. Allah yardımcın olsun. Ha bir de karınca ile ağustos böceği hesabı, her ay düzenli bir şekilde iğnemi alıyorum. Ağrı döneminde stoklarımda olsun diye… Allah hepimize acil şifa versin. Benim yılda 3 ay sürüyor. Bu ağrıyı çekmeyen bilemez ama anlamayı deneyip hastane işlerimizi kolaylaştıracak birisi de yok. Bu şekilde tek tek sesimizi duyuramıyoruz bir dernek kurup daha kalabalık ve gür ses olarak çalışmalar yapabilsek. Muayene, tedavi ve ilaç tedariği konusunda işlerimizi biraz olsun kolaylaştırmayı başarabiliriz diye düşünüyorum… Güzel bir davranış, sitemizin amaçları ile de gayet paralel. Dilenirse böyle bir girişime sitemiz bile ön ayak olabilir… Bebe aspirini ve isoptin denediniz mi bende sizin gibi günde üç dört atak geçiriyorum. Şimdi pembe olan bebe aspirini ve isoptin 240 alıyorum ve şu an için rahatım. Allah sabır versin herkese. Bebe aspirini de küme tipi -cluster- baş ağrılarında tedavi seçenekleri arasına girebilir belki… Allahım yardımcın olsun, seni çok iyi anlıyorum. Birçok doktora ben de gittim, sonu yok. Küme baş ağrısı tedavi için hiçbiri çare olamıyor, hepsi boş. Hiçbir hocanın bu konuda caba harcadığı da yok. Çünkü bu kadar az kişi para bile kazandırmaz dolayısı ile kimse bu iş ile ilgilenmez maalesef... Dolayısı ile haklı bir serzeniş… Bir bilim insanı olarak kafa bile yormuyorlar. O ilacı denedin mi, al bunu da dene belki iyi gelir… Ondan sonra arayıp, iyi gelmedi ilaç deyince de, hadi yaa nasıl olur, iyi gelmesi gerekirdi diyorlar! Artik hiçbir doktora inanmıyorum. Doktorlara inanmamak kavramı biraz yanlış bir tabir, yani doktorlar size kasıtlı olarak yalan söylüyor değiller. Ellerindeki tedavi algoritmlarına göre bir çıkar yol bulmaya çalışıyorlar… Allahım verdigi gibi alsin insallah bu belayi. Bu hastalığın doğumdan kaynaklı olabileceğini düşünüyorum hangi yol ile doğdunuzu biliyor musunuz normal sezaryen vakum gibi. Doğum yöntemi kaynaklı hastalıklar olabilir fakat araştırması çok zor görünüyor… Yine de dikkate almaya değer olabilir… SS Normal doğum. Ancak benim ağrılarım oğlumun doğumundan sonra başladı. Sezeryanla doğdu oğlum. Bir alakası varmıdır bilemiyorum tabi. Tahmin etmiştim. Benim doğumum da normal ama vakum yardımıyla gerçekleşmiş. Hiç bir rahatsızlığım yok, küme baş ağrısı dışında. Şu anda denenen hiç bir yol çözüm değil, ben hiç bir tedavi yöntemini uygulamıyorum sadece araştırma yapıyorum. SS Bu arada dün ünlü bir doktor ile randevum vardı. Sabah ve akşam cafergot, yine sabah akşam 240 mg isoptin ile hastalarında çözüm sağladığını söyledi. Cafergot denememiştim. Dün gece başladım. Bir faydasını görürsem paylaşacağım. İsoptin iyi gelir ama bizim gibi kroniklere cafergot devede kulak inşallah bitsin ağrınız bu cuma saati yüzü suyu hürmetine… Bütün yorumları okudum fakat hiç kimse Zomig’den bahsetmemiş. Ben atak başlarken Zomig alıyorum hepsinde kesmese de 10 ataktan 9’unda başarılı. 15 dk içinde ağrıyı kesiyor ama 2-3 saat kadar süren uyuşukluk hali ve halsizlik gibi yan etkileri var. Tabi bunlar ağrıların yanında çerez geliyor insana. Evet haklısınız ama çok sık kullanmamak gerekir, zaten kutuda 6 adet çıkıyor. Zomig de sumatriptan, imigran, maxalt hepsi aynı. 25 yıl sonra küme baş ağrısı tedavi olan hastanın yöntemi 16 yaşında 1988 yılında bu ağrı ile tanıştım. İlk başlarda o kadar şiddetli ağrıyordu ki kafamı duvarlara vuruyordum. Ağrı kesici kullansam da kullanmasam da atak sürem 1 ile 1,5 saat arasıydı ve hiç bir ağrı kesici ise yaramıyordu. Sonraki seneler alıştım ağrılara. 1992-1993 senelerinde askerlik zamanında hiç atak geçirmedim ve bunu askerlik yaptığım yerin iklim koşullarına başlamıştım. Askerden döndükten sonra ataklarım tekrar başladı. Doktorlar ne olduğunu bilmediği için stres kaynaklı ya da dişten kaynaklı olabileceğini söylediler. MR ve tomografi çektirdim hiçbir şey çıkmadı. Seneler sonra rahatsızlığımın küme baş ağrısı cluster olduğunu ögrendim. Ve araştırmaya başladım. Oksijenin faydasını diğer ağrı kesicilerin hepsinin yan etkisi olduğunu, aşırı sıcak suyun ağrıyı geçirdiğini anladım. Fakat sonraki atağın daha şiddetli geldiğini deneme yanılma yöntemiyle öğrendim. Sonrasında küme cluster tipi ağrının nörolojik bir ağrı olduğunu, beynimizdeki nöronların oksijen tükettiğini öğrendim. Oksijen yetmediğinde ise dönemsel ataklara sebebiyet verdiğini öğrendim. Nefes alma egzersizleri, odada tuz bulundurma ve ağrı olmadan da oksijen tüketmenin ataklarımı engellediğini farkettim. Yaşım 44 ve 3 senedir atak geçirmiyorum. Belki yaş haddinden dolayı, belki de yaptığım veya yapmadığım birkaç şey yüzünden ataklarım son buldu. Umarım bu ağrıyı çeken tüm arkadaşlar benim kadar şanslı olur.. Hepinize ağrısız günler dilerim.. Genel olarak; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Adana, gibi eğitim ve sosyokültürel seviyesi yüksek şehirlerdeki kişiler daha çok etkilenmektedir. Lancet dergisinde yayınlanan en meşhur araştırmayı merak edenler bu linke tıklayabilir. Küme baş ağrısı tedavi için siz neler yaptınız? Hangileri kesin çözüm oldu, hangi bitkisel yöntemler ya da ilaçlar size iyi geldi? Tam geçirmese de hafifleten çözüm yolları neler oldu? Efendim merhabalar. Her şeyi kafaya mı takıyorsunuz? Aşırı derecede düşünmekten artık yorulmaya mı başladınız? Bu videoda yazar Mark Manson’ın çok satan kitabı “Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı’ndan” bazı önerileri kendi yorumlarımı da ekleyerek size ileteceğim. Toplamda 5 tane önerim olacak bu videoda. Haydi başlayalım. Bir Öncelikle belki de kafaya takmanın kendisine çok büyük bir problem olarak görmemek lazım. Her birimizin bazen üzgün hissetme, bazen başarısız hissetme, bazen kaygılanma bazen bir şeyleri kafaya takma hakkımız var. Aslında kafaya takmak zihnimizin bak hayatına bir şeyler yolunda gitmiyor. Senin bunlarla ilgili bir şeyler yapman lazım demesinin bir yoludur. Ve bazen faydalıdır ve gereklidir. Yani kafaya takmamak için öncelikle neden kafaya takıyorum? Neden kendimi üzgün hissediyorum? Neden kendimi başarısız hissediyorum diye kendimizi kızmaya yada suçlamayı bir kenara bırakmak lazım. Tabi bizler de haksız sayılmayız. Çünkü şöyle bir baktığınız zaman günümüz modern dünyasında dört bir yandan sürekli olarak bize her zaman mutlu olmalısın. Her zaman coşkulu olmalısın, her zaman enerjik olmalısın. Her zaman güzel, bakımlı, fit ve paralı olmalısın mesajları sürekli ve sürekli her bir kanaldan bize pompalanıyor. Düşünün. Televizyonu bir açıyoruz. Herkes çok güzel. Herkes çok yakışıklı. Herkes çok bakımlı. Herkesin altında cipler. Herkes villalarda oturuyor. Herkes holdinglerde çalışıyor ya da o holdinglerin sahibi. Öte yandan Instagram ya da Facebook gibi sosyal medya platformlarını açtığınız zaman herkesin mutluluk ve coşku içerisindeki fotoğraflarını görüyoruz. Tabii tüm bunları gördüğümüzde kendi tırnak içinde sıradan hayatlarımızı kıyasladığımızda kendimizi kötü hissetmemiz normal. Ancak buna bir son vermek gerekiyor. Elbette ki medyada gerek sosyal medyada gerek diğer medya kanallarında bize iletilen mesajlar elbette ki gerçeği yansıtmıyor. Her birimizin zaman zaman kötü hissetme, zaman zaman başarısız hissetmeye ve başarısız olmaya hakkı var. Kafaya takmamak için sürekli mutluluk peşinde, sonsuz mutluluk peşinde koşmayı bırakmak gerekiyor. Zira böyle bir şey yok. Yani sürekli mutlu olamayız. Tıpkı sürekli mutsuz olamayacağımız gibi. Duygular doğaları gereği geçicidir. Biraz hormonlarımızla da alakalıdır. Dolayısıyla sürekli mutluluk olamayacağını kabul edip kendi duygularımla barışmaya başladığı zaman kendimi daha iyi hissetmeye başlayacaksın. Hatta Mark Manson diyor ki Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir ve kişinin bunu kabul etmesi ve paradoksal olarak insanın kendini negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir diyor. Biraz karışık gelmiş olabilir okumayanlar için şöyle söyleyeyim. Sürekli olarak mutluluk peşinde koşmak aslında başlı başına negatif bir deneyimdir. Çünkü bunun sonucunun hüsranla biteceği bellidir. Ancak bunun olamayacağını kabul edip bir şekilde kendi duygularınla barışmaya başladığında işte bu bunun kendisi yani kendi duygularını kabul etmek ve onlarla barışmak pozitif bir deneyimdir. Sana kendimi çok daha iyi hissettirir. Yani mutsuzlukla ya da kötü hissetme ile savaşmayı bir kenara bırak, onları olduğu gibi kabul et. Onların geçici duygular olduklarını kabul et. Bunları gerekirse analiz et. Ancak bunlarla savaşma sen duygularından daha fazlasısın. Sadece duyguların değilsin. Bunu bir kere bilmek gerekiyor ki, Mindfulness ile çekeceğim diğer videolarda bundan bahsedeceğim. Çünkü aslında bu yani kişinin olumsuz dahi olsa kendi duygularını kabul etmesi, onlara karşı direnmemesi binlerce yıldır varolan bir felsefe. İlk olarak Zen felsefesinde bunu görüyoruz. Ayrıca kabul ve kararlılık terapisi ve başta olmak üzere çok sayıda psikoterapi de zaten bu bilginin yeri vardır. Yani Manson’ın kendi ürettiği bir şey değil. Aslında belki de Manson diyor ki derdin ve dermanındır. Neden böyle diyor. Çünkü her zorluk ve her travma aslında bir deneyimdir ve bunlarla başa derken kendimize doğru çıktığımız yolculukta bu yolculukta güçlenmiş ve yepyeni bir sen olarak çıkarsın. Ama bunun olabilmesi için öncelikle bu yolculuğa başlamış olman gerekir. Başlayabilmek için de travmalardan ya da zorlu yaşam deneyimlerinden ya da aşırı derecede düşünmekten kaçmayı bir kenara bırakıp bunları kabul etmek kendimizi bu yüzden suçlamak ve bunlarla baş etmeye başlamak gerekiyor. İyi de ben bu kabul etmeyi nasıl yapacağım diyorsanız eğer, o zaman kanalımdaki aşırı düşürmekten nasıl kurtulurum mindfulness tekniği videomu izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Videonun sonunda da minik bir uygulamayla her gün düzenli olarak size yapabileceğiniz bir egzersiz önerim oluyor. İki yazar kitabında cehennemden gelen geribildirim döngüsü diye bir döngüden bahsediyor. Yani bir kere bir şeye öfkelendiğimizde ya da bir şeyden dolayı kaygılanmaya başladığımızda bir süre sonra neden böyle hissediyorum? Yani neden öfkeliyim ya da neden kaygılıyım? Diye tekrar kaygılanmaya ya da öfkelenme başlıyoruz ve bu bir kısır döngü şeklinde gittikçe büyüyor. Şöyle düşün yani öfkelendiğim için daha fazla öfkelenmeye başlıyorum kaygılandığım için daha da çok kaygılanmaya başlıyorum ve gittikçe içinde bulunduğu duygu durumu daha da yoğunlaşmaya başlıyor. Bu kısır döngüden kurtulmanın tek yolu, bunu kırmanın tek yolu. Bunu fark etmek ve bundan dolayı kendimi yine suçlanmak. Yani kabul etmek. Örneğin herhangi bir olay olduğunda ve öfkelenme başladığında, ya da kötü hissetmeye başladığında Allah’ım neden kendimi böyle hissediyorum? Böyle hissetmemeliydim Böyle olmamalıydı diye kendimi suçlamak yerine olabilir, her insanın iyi ve kötü günleri vardır. Bu günde böyle hissediyorum dediğinde bu döngüyü kırmaya başlıyorsun. Yani aslında birinci maddede de söylediğimiz gibi bu cehennemden gelen geri bildirim döngüsüne girmemek için yine farket ve kabul et. Yanlız burada bir açıklama yapmak istiyorum. Kabul et demek boyun ey demek değil. Kabul et demek. Hissettiğim duygulardan dolayı kendini yargılama demek. O yüzden bu ikisi arasında çok ciddi bir fark var. Bunu belirtmek isterim. Efendim üç yazar Manson diyor ki kafayı illa ki bir şeylere takacağız. Buna engel olamayız. Ama öyle her şeyine takmamak lazım. Yani neyi kafaya takacağın ve neyi takmayacağın konusunda seçici olmalısın. Gerçekten buna değecek olan, gerçekten önemli olan şeyleri kafaya tak, diğerlerini ise boş ver demeyi bil diyor. Aslında bunu yapabilmek, yani önemli ve önemsiz olanı ayırt edebilmek. Özellikle kafaya takma konusunda bir bilgeliktir ve bir olgunluk gerektirir. Şöyle düşünün. Küçük bir çocukken neden mavi balonu değil de yeşil balonu aldınız diye saatlerce ağlayabilirdik. Ancak zannediyorum bu video izleyenlerin en azından çoğu artık böyle bir mevzu için ağlamıyorlardır. Yani yaşımız ilerledikçe neyi kafaya takmanız gerektiğini, neyi boş vermemiz gerektiğini öğrenmeye başlıyoruz. Dolayısıyla kafaya taktığın şeyleri şöyle bir bak. Gerçekten önemli şeyler mi? Gerçekten bu kısa hayatta, bu kısa hayatta diyorum ya da bu ölümü hayatta diyorum. Çünkü zaman zaman unutabiliyoruz ama bir gün öleceğiz hepimiz. Sen de ben de her birimiz. Dolayısıyla bu kısa ve ölümlü dünyada gerçekten kafaya takmaya değen bir şey mi? Bunu ayırt et diyor Mark Manson. Bu kafaya taktığım şeyler gerçekten senin hayatınla, hayat amacınla, değerlerini, ilgili hayatını ciddi anlamda etkileyecek şeyler mi? Yoksa hayatındaki başka bir sorunu mu yansıtıyorsun? Çünkü hayatında gerçekten de kafaya takmaya değecek anlamlı bir amacı olmayan, anlamlı bir hedefi olmayan insanlar çoğu zaman bunu duydukları öfkeyi ufak tefek olur olmaz şeylere kafayı takarak yansıtırlar. Acaba sen de böyle yapıyor olabilir misin? Bunu bir değerlendir. Mark Manson burada çok güzel bir örnek veriyor ve bize indirim kuponları biriktiren yaşlı bir teyzeden bahsediyor. Şimdi düşünün bir marketin içerisinde yaşlı bir teyze indirim kuponlarını biriktirmiş kasaya gelmiş. Bu indirim kuponlarını kasiyere uzattığın da indirim kuponu üç kuruşluk bir indirim sağlıyor. Kasiyer bunun geçersiz olduğunu söylüyor ve bunu duyar duymaz bizim yaşlı teyzemiz olay çıkartıyor ve çok ciddi bir enerji sarf ederek 3 kuruş için bağırıp çağırmaya başlıyor. Canını sıkıyor ve oradaki kasiyer kızın da canını sıkıyor. Şimdi dışarıdan baktığınız zaman 3 kuruşluk indirim için bu kadar kavga çıkartmaya değer mi diyebilirsiniz? Ya da bu kadını gördüğünüzde şöyle diyebilirsiniz. Neden 3 kuruş için kavga çıkartıyor ki, Manson hemen bu sorunuza cevap vereyim diyor. Muhtemelen bu teyzenin hayatında o 3 kuruşluk indirim kuponlarını toplamaktan ve onları kasadan geçirmekten daha önemli bir şey yok. Gerçekten uğruna emek harcayabilecekleri anlamlı, önemli bir hayat amaçları ya da idealleri yok böyle insanların. Büyük bir olasılıkla bu teyzemiz yalnız ve mutsuz bir teyze. Dolayısıyla hayatımdaki bu boşluğun öfkesini böyle küçük şeyleri kafaya takarak bize yansıtıyor teyzemiz. Bunu zaman zaman bizde yapıyor olabiliriz. Demek ki hayatta gerçekten de anlamlı, uğruna çaba harcamaya değecek ideallere sahip olmak, bir hayat amacı bulmak, kendi değerlerini bilmek ve bu değerler yolunda ilerlemek bizi ufak tefek şeyleri kafaya takmaktan koruyor. Peki ama bunu nasıl yapacağız? Yani hayatta ben ne istiyorum? Beni ne mutlu eder? Benim hayat amacım ne olmalı? Gibi soruların cevabını nasıl bulabiliriz? Bunun için yine yardımınıza koşuyoruz ve kanalındaki kendimi geliştirme dersleri oynatma sistemdeki hedefler nasıl belirlenmeli, değerler neler? Bunlarla ilgili videomu izlemenizi öneriyorum. Manson ayrıca ölüm var hatırla diyor. Tabii bunu böyle söylemiyor ama ana fikri buna geliyor. Düşünsenize bir gün öleceğimizi bildiğimiz halde hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam ediyoruz. Zaten bunu bile bile yaşamanın tek yolu da bunu unutmaktır ya da unutmaya çalışmaktır. Ancak senin sağlığından, senin hayatından daha önemli olmayan, senin huzurundan daha önemli olmayan şeyleri kafaya takmaya başladığında bence bu gerçeği hatırlasan gerçekten de iyi olur. Çünkü evet gerçekten de ölüm var ve hepimiz bir öleceğiz. Biliyorum bunu duymak hoş değil. Ama sen de ben de hepimiz bir gün öleceğiz. Dolayısıyla şu an kafaya taktığı şeyin ucunda ölüm var mı? Kendine sor amannnn ucunda ölüm yok ya. Benim çok sevdiğim ve hayat kurtarıcı sözlerimden bir tanesidir. Geldik beşinci maddeye. Özellikle incir çekirdeğini doldurmayacak ufacık mevzuları kafaya takarız ya bütün bir günü kendimizi harap ederiz. Hatta bazen birkaç günü kendimize zehir edebiliriz ve çevremizdekilere de ailemizi de bunu yansıtırız. İşte bu incir çekirdeğini doldurmayacak, sonradan üzüldüğümüz için pişman olduğunuz konuları kafaya takmamanızı sağlayacak güzel bir yöntem. Normalde bu konuları kafaya taktıktan sonra bazen saatler, bazen günler, bazen aylar hatta bazen yıllar sonra diyoruz ki ya ben niye bu kadar kafaya takmış ya yazık. Yani boşuna kendimi üzmüşüm diyoruz. Yani bu farkındalık sonradan oluşuyor çoğu zaman. Ancak benim size söyleyeceğim bu yöntemle farkındalığı anında yaşayacaksınız. Böylelikle üzülerek, kafaya takarak vakit kaybetmeyeceksiniz. Peki nedir bu yöntem? Şimdi bunu ben Richard Carlson’ın Ufak Şeyleri Dert Etmeyin kitabında okumuştum ve çok hoşuma gitmişti. Ve gerçekten de iş hayatında oldukça fazla etkisini gördüm. Beni öfkelendiren, beni üzen ya da bu şekilde kafaya takmama sebep olan bir şey olduğunda Richard Carlson’ın kitabında okuduğum bir söze şöyle bir bakıyordum ve ondan sonra çok büyük olasılıkla çoğu zaman üzülmeye ya da öfkelenmeyi bırakıyordum. Peki ama nedir bu hayat kurtarıcı söz? Aslında bir söz değil, farkındalık yaratan bir soru. Bu soru diyor ki öyle canını sıkan, seni öfkelendiren, seni kaygılandıran ya da seni üzen bir şeye kafanı takmaya başladığı zaman kendine sor. Bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı? Yani bir yıl sonra da bu mevzuya yine kafayı takacak mısın? Ya da bu kadar üzülecek misin? Bu kadar kaygılanacak mısın? Özellikle böyle bir takım insanların kullandıkları kelimeler, söyledikleri sözler onlarda bu çok geçerli bir tekniktir. İşte bu soruyu kendimize sorduğumuz zaman çoğu zaman bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı? Yooo. Çoğu zaman cevap hayırdır. Yoo diyorsan o zaman neden vakit kaybediyorsun? Şimdiden boşver. Madem bir yıl sonra bunu boş vereceksin. Şimdiden boşver, kafan rahat etsin. Evet aslında bir şeyleri kafaya takmamak ya da kafaya neyi takacağın konusunda seçici olmak temiz bir kafa gerektiriyor. İşte temiz kafa için de öncelikle kafamda halihazırda var olan kirleri, yani düşünce hatalarını, negatif düşünce kalıplarını ya da bende sıkıntı yaratan bazı zihinsel durumları tespit etmek ve ardından da daha verimli bir zihin için çalışmak, egzersiz yapmak gerekiyor. Peki ama nasıl yapacağız bunları? Eee kanalımda var, bunları anlatıyorum, özellikle düşünce hataları videomu izlemenizi öneririm. Bu videodan sonra ardından olumlu düşünmek ama nasıl? Yine önereceğim videolarımdan bir diğeri. Ve tabii ki Ruminasyon nedir? Konusunda yine ruminasyon da gerçekten yine aşırı düşünmek ve her şeyi kafaya takmakla ilgili bir durumdur. Bu videoları izleyebilirsiniz. Ve bu videolarda bakın sadece tespitte bulunma, tespitte bulunmanın yanı sıra sizi çok geçerli etkili bilimsel öneriler de veriyorum. O yüzden videolarıma bir göz atın derim kanaldaki. Eğer bu tarz konular ilginizi çekiyorsa, kişisel gelişim ile ilgili videolar daha pozitif düşünebilmek, stresle baş edebilmek gibi konular sizin için önemliyse kanalıma abone olun. Aynı zamanda oradaki zile tıklayıp tüm bildirimleri açarsanız, yeni videolar yüklendiğinde haberiniz olmuş olur.

hiçbir şeyi kafaya takmamak için ilaç