🐕🦺 Cenap Şahabettin Hac Yolunda Özet
Binbaşı Osman Şahabettin Bey, yani babası 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında, Plevne’de şehit olmuştur. Ardından ailesiyle İstanbul Balat civarında bulunan Dırağman Mahallesine yerleşen küçük Cenap’ın hayatı da burada şekillenmeye başlar. Cenap Şahabettin, Abdülhak Hamid, Süleyman Nazif, Midhat Cemal Kunta, Mehmed Akif
Bazıyerlere yapılan seyahatler de bazen mektup türünde yazılmıştır “Cenap Şahabeddin’in Hac Yolunda (1909) ve Avrupa Mektupları (1931), Ahmet Rasim’in Romanya Mektupları (1916), Falih Rıfkı’nın Londra Konferansı Mektupları (1931) ve gazete sütunlarında kalarak kitap haline henüz getirilmeyen Danimarka Mektupları
Bir dönem düz yazıya yönelen, "Tanin", "Hürriyet", "Kalem" ve "Hak" gazetelerinde makaleler yazan Şahabettin, "Sözcüklerle yapılmış bir resim" olarak tanımladığı şiirde aşk ve tabiat konularına ağırlık verdi. Cenap Şahabettin'i, Balkan Savaşlarından sonra birkaç kez Avrupa'ya gönderen "Tasvir-i Efkar" gazetesi, usta
CenapŞahabettin. Hac Yolunda (Sadeleştirilmiştir). Kahire'den. Piramidin zirvesi, sanıldığı ve tahmin edildiği gibi sivri değildir. Zirveyi oluşturan taşlar yavaş yavaş düşmüş, bugün orada otuz kişiyi alabilecek düz bir yüzey meydana gelmiştir. Bir taze saflık ile mavi bir sema altında çöl, ruha denizden çok
Cenap Şahabettin'in eserleri düz yazı, şiir, tiyatro alanlarında toplanmıştır. Örneğin düz yazı alanında oldukça fazla eser bırakmış olan şair Hac Yolunda, Evrakı Eyyam, Afakı
cenap şahabettin; şair ve yazar. servet-i fünun edebiyatının önde gelen üç temsilcisinden biri. 1870'te manastır'da doğdu. babası plevne'de şehit düşmüş bir binbaşıdır. ilk ve orta tahsillerinden sonra 1889 yılında askeri tıp bitirerek doktor çıktı. ihtisas için gönderildiği paris'te (1890-94) dört sene kalarak
Cenap Şahabettin şiire Şeyh Vasfi ve Muallim Naci etkisinde başlar. Hac Yolunda (1909) Evrak-ı Eyyam (1915) Afak-ı Irak (1917) Avrupa Mektupları (1919)
A9Nxfc. Cenap Şahabettin Hayatı Biyografisi Edebi Kişiliği ve Eserleri Hakkında Kısaca Özet Bilgi 1870-1934 Bugün Makedonya sınırları içinde yer alan Manastır’da doğdu. Gülhane Askeri Rüştiyesinden sonra Tıbbiye İdadisinde okudu. Askeri Tıbbiyeden doktor yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Yüksek ihtisas yapması için devlet tarafından Paris’e gönderildi. Burada cilt hastalıkları alanında dört yıl ihtisas yaptı. Yurdun çeşitli bölgelerinde hekim ve sıhhiye müfettişi olarak görev yaptı. Altı yabancı dil bilen Cenap Şahabettin, Darülfünunda Fransızca ve edebiyat dersleri okuttu. Dönemin gazete ve dergilerinde yazıları ve şiirleri yayımlandı. Cenap Şahabettin, Servetifünun Edebiyatı Dönemi’nin önde gelen şairlerindendir. Şiirlerinde döneminin edebî anlayışına uygun olarak siyasi ve sosyal konulardan uzak durdu, bireysel duygulanımları yansıttı. Genellikle serbest müstezat nazım biçimlerini tercih etti, ağır bir dil ve yeni mecazlarla aşk ve tabiat temalarını işledi. Parnasizm ve sembolizm etkisiyle şiirlerinde biçim mükemmelliğine ve ahenge önem verdi. Özellikle sembolist şairlerden etkilenen sanatçı, parnasizm akımını Türk edebiyatına tanıtan kişidir. Tamat şiir, Tiryaki Sözleri özdeyiş, Hac Yolunda, Avrupa Mek- tupları, Suriye Mektupları, Afak-ı Irak gezi yazısı-mektup; Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh makale; Körebe, Yalan tiyatro sanatçının başlı- ca eserleridir. BAŞKA BİR KAYNAK Modern Türk şiirinin kurulmasında etkili olan iki isimden diğeri Cenap Şehabettin’dir. O da Tevfik Fikret gibi sanat hayatının ilk yıllarında eski edebiyatın etkisinde kalmış, ardından Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan’ın sanat anlayışını tanıdıkça kendisi de bu çizgiye istiarelere çokça yer vermiştir. Bunun yanında eserlerinde mühim yer tutan bir diğer özellik şiire kattığı müzikal değerdir. Şiirinin arka plânına koyduğu bu anlayışı, aruz vezninin ahenginden faydalanarak uygulamıştır. Halkın konuştuğu dilden bilinçli bir şekilde ayrılmak ve yeni hayâl, imaj unsurlarını ifade edebilmek için Cenap Şehabettin de Arapça ve Farsçanın lügatinden faydalanmıştır. Şiirlerinde uyguladığı atmosfere uygun ahengi yakalamak ve müzikal değeri hâkim kılmak için bir şiirde birkaç farklı vezin denemesi dahi yapmıştır. Bireyin ve onun hayal âleminin ağırlıkta olduğu şiir dünyasında bu yapıya uygun olarak kullandığı temalar da genellikle aşk ve tabiattır. Kadın estetiği ve tabiat oldukça gerçekçi bir hâlde şiirde ele alınmaya başlanmıştır. Kadın estetik bir unsur olarak ele alınırken tabiat, bireyle iç içe, temaların ve atmosferin oluşturduğu dünyanın yansıtıcısı durumundadır. Şâir. Manastır’da doğdu. Binbaşı Sahabettin Bey’in oğludur. Babasının Pilevne’de şehit düşmesi üzerine ailece İstanbul’a geldiler. İlköğrenimini Tophane’deki Mekteb-i Feyziye’de, orta öğrenimini de Eyüp Askeri Rüştiyesi ileGülhâ-ne Askerî Rüştiyesi’nde yaptı 1880. Askerî Tıbbiye’den doktor yüzbaşı rütbesi ile 1889’da mezun oldu. Dokuz ay sonra cilt hastalıkları ihtisası için Paris’e gönderildi. Dönüşte Karantina İdâresi’ne girdi. Mersin ve Rodos’ta çalıştı. Sıhhiye müfettişi olarak Cidde’ye gitti 1897. Meclis-i Kebîr-l Sıhhiye Sağlık Yüksek Kurulu üyesi 1908 ve UmÛM Sıhhiye Sağlık Hizmetleri genel müfettişi oldu. 1904’to kendi İsteği İle emekliye ayrılarak Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde dil, Osmanlı edebiyatı tarihi dersleri verdi. I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Şam’a gitti. 1918. Savaştan sonra Süleyman Nazif ile birlikte Hadisât gazetesini çıkardı. Tasvîr-i Efkâr gazetesi hesabına iki defa Avrupa’ya gitti. Peyâm-ı Sabah gazetesinde Millî Mücadele aleyhinde yazılar yazdı. Zafer kazanılınca fikirlerinden döndü ise de samimiyetine inanılmadığı için siyâsetten uzak ve yalnız yaşamağa mecbur kaldı. Fransızca, ingilizce, Almanca, İtalyanca, Arapça ve Farsça bilen Cenab, beyin kanamasından öldü. Kabri İstanbul’da, Bakırköy Mezarlığı’ndadır. Cenab Şahabettinin ilk şiirlerinde Muallim Naci, Recâizâde Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan tesiri görülür. Bir kısmını saadet gazetesinde yayımladığı bu şiirleri sonra Tâmat adlı bir kitapta topladı. Paris’te bulunduğu yıllarda Fransız edebiyatını yakından tanıdı. Paul Verlaine ve Stephane Mallarmeyi inceledi. İstanbul’a dönüşünde kendine has üslûp ile yazılmış, pek çok bakımdan yeni olan şiirler neşretti. Servet-i Fünun topluluğuna Katılarak bu grubun en iyi şâirlerinden oldu. Topluluğun dergisi olan Servet-İ Fünun’da, Tanin ve Âşiyan’da, şiirlerinin yanısıra seyahat yazılarını da yayımladı. Kalem derqisinde Dehhâk-ı Mazlum imzası ile mizahî yazıları, İçtihat ve Hak’da siyâsi makaleleri çıktı. Dil ve sanat anlayışı farklı olduğu için Tanzimat ve Milli edebiyat sanatçıları ile tartışmalar yaptı. “Sanat, sanat içindir” anlayışına sahiptir. Tabiatı renkleri, şekilleri ve hareketleri ile tasvir eden, ferdî duyguları anlatan, semboller ile yüklü yeni ve orijinal hayallerle dolu şiirler yazdı. Dili, divan şairlerinin dilinden bile ağırdır. Yeni hayallerini, dilimizde çoK kullanılmayan Arapça ve Farsça’dan seçilmiş kelimeler ile anlattı. Şiirde âhenge fazla önem verdiği için sâdece aruz veznini kullandı. Nesirleri de şiirleri gibi sanatlıdır. Vecizeler, seyahat ve edebi tenkit yazıları ve makaleler de yazmıştır. Elhan-ı Şita, Cenap Şahabettin’in en ünlü şiiridir. Şiirlerinde güzellik arayışı içinde olan sanatçı, zengin çağrışımlarla süslediği Elhan-ı Şita’da betimleyici bir anlatım tutumu sergilemiştir. Şiirde betimlenen tabiat ve tabiattaki varlıklar, bir dekor unsuru olarak değil işlevsel olarak kullanılmıştır. Bahara ve kışa ait unsurlarla verilen tezat, âdeta hayal-gerçek çatışmasını aksettirir. Şiirde cümledeki anlamın dize ya da beyitte tamamlanmayıp sonraki dizelere geçmesi görülür Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gaaib eyleyen bir kuş gibi kar Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar. Şiir kitapları 1. Tâmat 1887, 2. Evrâk-ı Leyâl Ölümünden sonra Sadettin Nüzhet Ergun tarafından seçmeler yapılarak yayımlandı. Cenab Şahabettin’in Hayatı ve Seçme Şiirleri 1935. Diğer eserleri 1. Hac Yolunda Gezi yazıları, 1909, 2. Âfâk-ı İrak Gezi notları, 1915, 3. Avrupa Mektupları Seyahatname, 1919, 4. Evrâk-ı Eyyam Makaleler, 1915, 5. Kadı Burhaneddin “Önsözü” 6. Vilyam Şekspiyer Ahmed Vefik Paşa Hüseyin Rahmi Gürpınar »
Cenap Şahabettin Hac Yolunda Özeti Cenap Şahabettin Hac Yolunda Kitabının Özeti Cenap Şahabettin Hac Yolunda Eseri Hac Yolunda Kitap Özeti Cenap Şahabettin XIX. yüzyıla kadar Türk yazınında gezi türünün pek zengin bir birikimi olduğu söylenemez; ancak bu yüzyılın son çeyreğinde pek çok güzel yapıtı yayımlanmıştır. Cenab Şahabeddin in görevli olarak gittiği Hicaz ve Mısır yolculuğunu canlı gözlemlerle anlattığı Hac Yolunda, gezi yazınımızın seçkin örnekleri arasındadır. Yazar bu kitabında gezip gördüğü yerleri yalnızca bir gezgin gözüyle ve yüzeysel olarak değil, tarih, coğrafya ve insan boyutlarıyla, örnek sayılacak bir düzsöz ustalığıyla anlatmaktadır. HAC YOLUNDA İsmail Habib Sevük'e göre "Edebiyatımızda tam mânâsıyla edebî olarak ilk seyahat kitabı" olan "Hac Yolunda", hem bu özelliği hem de Edebiyât-ı Cedîde düzsözünün dikkat çeken bir örneği olması dolayısıyla çok önemlidir. Cenap Şehabettin, 1896'da sağlık müfettişi olarak Arabistan'a, Kızıldeniz kıyısındaki Cidde'ye gönderilmiş ve epeyce zorlu geçen bu gezisini, "Hac Yolunda"da anlatmıştır. Eser, Servet-i Fünûn dergisinde, 1896-1898 yılları arasında yayımlanan on yedi mektuptan oluşmaktadır. Daha sonra 1909'da kitap olarak yayımlanmıştır. Bu kitabı oluşturan mektuplar, yazarın vapurdaki ve vapur dışındaki gözlemleri olmak üzere iki bölüme ayrılabilir. Vapurdaki bölümlerde, Cenap Şehabettin, İstanbul'dan yola çıkışından sonra vapurun öteki yolcuları ki bu yolcular kimi zaman veremli kocası ve kaynanasıyla yolculuk eden güzel bir kadın, kimi zaman yol arkadaşları, kimi zaman da ikinci mevkide zor koşullarda yolculuk eden yoksullardır konusundaki gözlemlerini, yolculuk sırasında geçen konuşmaları, tartışmaları, aynen notlarına aktarmıştır. Vapur dışındaki bölümlerde ise, yazarın gezisi sırasında vapurun yanaştığı limanlardan söz ederken buraların geçmişi ile bugünü arasında gidip geldiğini görürüz. Gördüğü yerlerin tarihini, önemli tarihî kalıntılarını, tarihsel bilgiler ve anektodlar da kullanarak renkli bir anlatımla anlatırken, bu yerlerin o günkü durumlarını da renkli ve canlı betimlemelerle vermektedir. Buraların toplumsal özellikleri,insanların gündelik yaşamları, eğlence kültürleri ve değişik sınıflardan insanların ilginç portrelerini, gözlemlerine kendi duygu ve düşüncelerini de ekleyerek ayrıntılarıyla okura aktarmıştır. "Hac Yolunda"da kullanılan dil, ikili bir nitelik göstermektedir Yazar, özellikle vapur içinde geçen konuşmaları ve tartışmaları çok yalın bir dille, olduğu gibi aktarırken, özellikle doğayla ya da insanlarla ilgili betimlemelerinde, gözlemlerinde ve bu gözlemlerin kendisinde uyandırdığı duyguları okura aktarırken, kendi tercihi ve bağlı bulunduğu edebî akım çerçevesinde, anlaşılması güç ağır tamlamalarla süslü, sanatlı bir dil kullanmıştır.
Cenap Şahabettin Hac Yolunda Kitabının Özeti Cenap Şahabettin Hac Yolunda Eseri Hac Yolunda Kitap Özeti Cenap Şahabettin XIX. yüzyıla kadar Türk yazınında gezi türünün pek zengin bir birikimi olduğu söylenemez; ancak bu yüzyılın son çeyreğinde pek çok güzel yapıtı yayımlanmıştır. Cenab Şahabeddin in görevli olarak gittiği Hicaz ve Mısır yolculuğunu canlı gözlemlerle anlattığı Hac Yolunda, gezi yazınımızın seçkin örnekleri arasındadır. Yazar bu kitabında gezip gördüğü yerleri yalnızca bir gezgin gözüyle ve yüzeysel olarak değil, tarih, coğrafya ve insan boyutlarıyla, örnek sayılacak bir düzsöz ustalığıyla anlatmaktadır. HAC YOLUNDA İsmail Habib Sevük'e göre "Edebiyatımızda tam mânâsıyla edebî olarak ilk seyahat kitabı" olan "Hac Yolunda", hem bu özelliği hem de Edebiyât-ı Cedîde düzsözünün dikkat çeken bir örneği olması dolayısıyla çok önemlidir. Cenap Şehabettin, 1896'da sağlık müfettişi olarak Arabistan'a, Kızıldeniz kıyısındaki Cidde'ye gönderilmiş ve epeyce zorlu geçen bu gezisini, "Hac Yolunda"da anlatmıştır. Eser, Servet-i Fünûn dergisinde, 1896-1898 yılları arasında yayımlanan on yedi mektuptan oluşmaktadır. Daha sonra 1909'da kitap olarak yayımlanmıştır. Bu kitabı oluşturan mektuplar, yazarın vapurdaki ve vapur dışındaki gözlemleri olmak üzere iki bölüme ayrılabilir. Vapurdaki bölümlerde, Cenap Şehabettin, İstanbul'dan yola çıkışından sonra vapurun öteki yolcuları ki bu yolcular kimi zaman veremli kocası ve kaynanasıyla yolculuk eden güzel bir kadın, kimi zaman yol arkadaşları, kimi zaman da ikinci mevkide zor koşullarda yolculuk eden yoksullardır konusundaki gözlemlerini, yolculuk sırasında geçen konuşmaları, tartışmaları, aynen notlarına aktarmıştır. Vapur dışındaki bölümlerde ise, yazarın gezisi sırasında vapurun yanaştığı limanlardan söz ederken buraların geçmişi ile bugünü arasında gidip geldiğini görürüz. Gördüğü yerlerin tarihini, önemli tarihî kalıntılarını, tarihsel bilgiler ve anektodlar da kullanarak renkli bir anlatımla anlatırken, bu yerlerin o günkü durumlarını da renkli ve canlı betimlemelerle vermektedir. Buraların toplumsal özellikleri,insanların gündelik yaşamları, eğlence kültürleri ve değişik sınıflardan insanların ilginç portrelerini, gözlemlerine kendi duygu ve düşüncelerini de ekleyerek ayrıntılarıyla okura aktarmıştır. "Hac Yolunda"da kullanılan dil, ikili bir nitelik göstermektedir Yazar, özellikle vapur içinde geçen konuşmaları ve tartışmaları çok yalın bir dille, olduğu gibi aktarırken, özellikle doğayla ya da insanlarla ilgili betimlemelerinde, gözlemlerinde ve bu gözlemlerin kendisinde uyandırdığı duyguları okura aktarırken, kendi tercihi ve bağlı bulunduğu edebî akım çerçevesinde, anlaşılması güç ağır tamlamalarla süslü, sanatlı bir dil kullanmıştır.
Cenap Şahabeddin kimdir? Edebiyatımıza yaptığı katkıları ile büyük bir öneme sahip olan Cenap Şahabeddin hayatı ve kişiliği doğum gününde merak ediliyor. Cenap Şahabeddin biyografi doğum; 21 Mart 1870, Manastır ölüm; 12 Şubat 1934, İstanbul mesleği; Türk şâir ve yazar. Cenap Şahabeddin hayatı 21 Mart 1870'te Manastır’da doğdu. Babası Osman Şahabeddin Bey, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda öldü. Babasının ölümünden sonra yaklaşık altı yaşında iken ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. İlkokulu Tophane’de Mekteb-i Feyziyye’de okudu. Ardından Eyüp Askerî Rüşdiyesi’ne girdi. Bu okulun yıkılması üzerine Gülhane Askerî Rüşdiyesi’ne geçti ve 1880 yılında buradan mezun oldu. Daha sonra Tıbbiye İdâdîsi’ne girdi, iki yıl okuduktan sonra Askerî Tıbbiye’nin beşinci sınıfına kabul edildi. 1889’da doktor yüzbaşı olarak okulu bitirdi. İyi bir derece ile mezun olduğu için 1890 yılı başlarında cilt hastalıkları sahasında ihtisas yapmak üzere devlet tarafından Paris’e gönderildi. Burada dört yıl kadar kaldı. Paris’te dört yıl cilt hastalıkları ihtisası yaptı. Döndükten sonra hekim yüzbaşı rütbesiyle bir müddet Haydarpaşa Hastahanesi’nde hekimlik yaptı. Takip edildiği korkusuyla İstanbul’dan uzak bir yerde görev alabilmek amacıyla kendi isteğiyle karantina dairesine geçti. Mersin ve Rodos'ta karantina hekimliği yaptı. 1896’da sıhhiye müfettişliği göreviyle Cidde’ye tâyin edildi. 1898’de Cidde’den merkez müfettişliği vazifesiyle İstanbul’a döndü. Daha sonra kısa bir süre Suriye vilâyeti sıhhiye reisliğine atandı. İkinci Meşrutiyet’in ilânından sonra Meclis-i Kebîr-i Sıhhî üyeliği ve Dâire-i Umûr-ı Sıhhiyye müfettişliğiyle tekrar İstanbul’a döndü. 1914'te emekliye ayrıldı. Emekliliğinde Darülfünûn’da "Garp edebiyatı", "Fransız Dili" ve "Osmanlı edebiyatı tarihi" dersleri müderrisliğine tâyin olundu. 1922 yılında, bir gün derste Yunanları övüp Millî Mücadele’yi küçümseyen sözler sarfettiği ileri sürülerek Dârülfünun öğrencileri ve diğer bazı hocalar tarafından aleyhinde nümâyişler düzenlendi. Cenap Şahabeddin Bey'in o sözleri söyleyip söylemediği hiçbir zaman tespit edilemediyse de, önceki bazı siyasî yazıları onu suçlu bulmaya yeterli görüldü. Ali Kemal, Rıza Tevfik, Hüseyin Dâniş ve Barsamyan Efendi ile beraber 1922 yılı eylül ayında Dârülfünun’daki görevinden istifa etmek zorunda bırakıldı. Bu olaylar üzerine bir çeşit inzivayı tercih eden Cenap Şahabeddin, daha çok edebiyat ve sanat konularında yazı faaliyetine devam etti. Son yıllarında yoğun bir şekilde üzerinde çalıştığı sözlüğünü tamamlayamadan 13 Şubat 1934’te beyin kanaması nedeniyle İstanbul’da yaşamını yitirdi. 14 Şubat'ta sade bir törenle Bakırköy Mezarlığı'nda kızı Destine Hanım'ın yanına gömüldü. Cenap Şahabeddin, sosyal içerikli yazılarında dinî konulara da değinmiştir. Ne var kî, İslâmî meseleler hakkındaki görüşleri, dönemin dinî otoritelerince çoğunlukla eleştirilmiştir. Şâirin yazılarından, bazı şiirlerinden ve özellikle Paris’ten gönderdiği 1912 tarihli mektuplarından anlaşıldığı kadarıyla, mistik ve panteist bir din algısına sahip olduğu anlaşılmaktadır.[9] Eserleri Şiir Tâmât 1887 Seçme Şiirleri 1934, ölümünden sonra Bütün Şiirleri 1984, ölümünden sonra Elhan-ı Şita" Yakazat-ı Leyliye" Tiyatro Yalan Körebe 1917 Küçükbeyler Merdud Aile Gezi yazısı Hac Yolunda 1909 Afak-ı Irak 1917 Avrupa Mektupları 1919 Suriye Mektupları 1917 Medine'ye Varamadım 1933 Düzyazı Evrak-ı Eyyam 1915 Nesr-i Harp 1918 Nesr-i Sulh 1918 İnceleme William Shakespeare 1932 Kadı Burhanettin Anısının yaşatılması Adı başta İstanbul olmak üzere çok sayıda sokak, cadde ve okulda yaşatılmaktadır. Şairin hayata veda ettiği ev ise harap durumdadır ve bahçesi otopark olarak kullanılmaktadır.
cenap şahabettin hac yolunda özet